işte biz beyleyiz. «herşey bitti artık, türk futbolu öldü, bırakalım onu diriltmeyi, bu ölüyü taşıyacak insanlar bulalım» derken bir de baktık... takımımız şahlandı ve romanya'yı, hem de haklı olarak 2-1 mağlup ediverdi.
bu, evvelce verilmiş olan hükümlere göre bir mucizedir. zira, daha on gün evvel çek'lerden altı gol yemiş, hiçbir varlık gösterememiş ve ali sami yen stadında ‘bir sabun köpüğü' gibi eriyip gidivermiştik. kalite itibariyle aynı yapıdaki futbolcuların kısa zamanda toparlanıp, canını dişine takarak, böylesine futbol oynamasını beklemiyorduk. biz şaşırdık. seyirci şaşırdı. oyuncu da... antrenör puppo da. hattâ sorumlu idareciler de sıfırdılar
nasıl oldu bu mucize? açıkça söyleyelim ki, takının alınan üç dört yeni futbolcu ile... şükrü, şeref, sabahattin, onursal. o ölü ve bezgin takımı bir anda dimdik bir granit kaya haline getiriverdiler. mücadele mi? al sana 90 dakika mücadele... pas mı? al sana en mükemmelinden pas. 4-2-4 mü? resim çektirmek için değil, pekâlâ hafı ile beki ile işte forvetiyle 4 - 2 - 4 .
demek icabettiği zaman oynayabiliyor ve bizden kuvvetli rakiplerimizi dize getirebiliyormuşuz. bu ümitsiz anda anladığımız tek şey, bu oldu. kaleci nihat, fachetti gibi oynayan bir sağbek şükrü, allahına sığınıp, romen forvetini her an durduran bir sabahattin, ofsayt kaidesini bir türlü bilmeyen, hattâ antrenör puppo'nun ikazına rağmen rakiplerinin ofsayda düşmesini bozan, fakat sahanın en başarılı odamı onursal, ilerde fevzi, ogün, o şahane golü attıktan sonra nedim, eskiye misbeten daha toparlanmış yaşar, tuncay, fehmi ve gemisinin tam kaptanı şeref, hepsi hepsi, kendilerine düşen vazifeyi hakkiyle yaptılar. atılan iki golümüzü de hazırlanışı takdire değerdi. yediğimiz tek golde talihsizliğimiz, şükrü'nün topa müdahale ederken düşmesi oldu.
kısacası rakibimizin oyununu bozduğumuz müddetçe her zaman başarılı oluyoruz. aksi halde, mücadeleyi bırakıp, saldırma gücümüzü kenara itip, teknik oynama hevesine düştüğümüz müddetçe de ağır hezimetlere oluyoruz. iddialı romen’ler karşısında işte bu hakikati bir kere daha anladık.
romen takımı iyi idi ama, şişirildiği kadar büyük bir takım değildi. sagiç, santrfor, solhaf ve santrhaf oyuncuları hasretini çektiğimiz futbolcu tipi idi. ancak uğradıkları mağlûbiyette oyunu ille ortadan yürütmek sevdasına düşmelerinin büyük rolü oldu. netice olarak milli takımımız mücadeleci bir oyunla romen'leri 2-1 mağlûp etti. teşkilâtı ile, antrenörü ile, seyircisi ile, hattâ futbolcusuyla, 19 mayıs stadında cenaze merasimine hazırlandığımız türk futbolünü son anda dirilmiş görmenin sevincini yaşadık. temenni edelim ki, hayırlı başlangıcın bir ilk adımı olsun bu.