maç durgun başladı, yanlış hatırlamıyorsam on dakika sonra falan stancu düşürülünce el kabir penaltıyı kullandı, ancak üst direkten döndü, zaten çok az penaltı kullanıyoruz, onda da atamıyoruz diye düşündüm. bu arada galiba stancu saç ektirmiş, havası değişmiş biraz. antrenman fotoğraflarında epey eğleniyor gibiydi ferhat görgülü, maçta da iyi koştu. stancu yine hevesliydi ama tam kendine gelebilmiş değil sanki, el kabir her zamanki gibiydi, ikinci yarının sonuna doğru epey gerildi de gerçi. spelmann umarım ligde de böyle çekinik olmaz diye konuştuk batlas’la, “yok yok iyi aslında, bugün biraz durgun” dedi, daha girişken bir spelmann hoş olacak gibi. ilk yarı pek heyecanlı değildi, persepolis biraz agresif oynadı, yanılmıyorsam iki sarı kartla kapadılar ilk yarıyı, ikinci yarı birkaç tane daha gördüler. halil ibrahim’in çabaları iyi geldi, irfan hala ip üstünde gibi. ferhat’ın güzel kurtarışları oldu şaşırtıcı şekilde, özellikle ikinci yarıda takım arkadaşlarını yönlendirmeye çalıştı bağırarak, dibinde olduğumuz için duyabildik. duyabildiğimiz şeylerden bir diğeri de “uğur abi pası bana at, abi topu bana at!” diyen ahmet yılmaz çalık oldu, gülümsememe engel olamadım o an, hem “abi” demesinden, heyecanından hem de ikisinin de altyapıdan gelişinden.
pek heyecanlı bir maç olmadığından son yarım saat taraftarların bir kısmı kenarda bizimle maç izleyen landel’le ilgilendi, en son “bir fotoğraf beş lira!” diyordu landel, birine top hediye etti, sakin sakin oturdu. bana hala çok örselenmiş geliyor yavrum, zaten ben kadar bir şey. maç golsüz bittikten sonra alkışladık tabii, geldiler, epey fotoğraf çektiren oldu. önce el kabir atladı kenardaki küvetimsi şeye, sonra irfan can falan gelip ayaklarını soktu suya. naci şensoy gelip teşekkür edip gitti bir de.