stancu ile el kabir’i ilk kez yan yana izleyecek olmanın heyecanıyla televizyon başına kurulurken, tanıl abinin, “irfan, hleb, hakan ve tosic yedek” sözüne, “peki, el kabir ve stancu’yu kim besleyecek?” diye sordum şaşkınlıkla.
takım sahaya çıkarken gosso’nun kaptan olmasına da şaşırtıcıydı. sezon boyunca bekleneni veremeyen ve bir de üstüne üstlük kırmızı kartlar gören gosso’nun o kadar tecrübeli oyuncu dururken kaptan olması da enteresan bir tercihti doğrusu.
maç sahnelenmeye başlandığında, gençlerbirliği adına kafamızdaki senaryonun birebir oynandığına şahit oluyorduk. ne düzgün pas yapabiliyor, ne ileriye top taşıyabiliyor, ne de pozisyon yaratabiliyorduk. evet, aylardır izleme hayali kurduğumuz el kabir ve stancu sahadaydı ama onlara top taşıyacaklar yedek kulübesinde oturuyorlardı!
ev sahibi kırmızı-siyahlılar ise, çok net pozisyon yaratamasalar da, top tutup, pozisyona girmeye çabalıyorlardı. uğur’un ceza alanı içinde emre’ye müdahale ettiği pozisyonu izlerken oyuncunun kendini attığını düşünsek de, tekrarda uğur’un zamanlama hatası yapıp oyuncunun ayağına bastığını gördük. hakem antep’in penaltısını atlamıştı!
ilk yarıda muhammed’in güzel şutunun direkten dönmesi ve ikinci yarıda chibuike’nin peş peşe iki net pozisyonu harcamasını, “bugün çok şanslıyız” diye yorumluyorduk.
46’da hleb ve 57’de hakan aslantaş’ın oyuna girmesi ile alkaralar’da yaşam belirtileri görülmeye başlandı. hakan’ın uzun tacıyla başlayan pozisyonda önce stancu ardından, ısrarla topu takip eden el kabir’in şutlarını eray çok iyi şekilde kurtarsa da, dönen topa mervan rahat bir şutla gençlerbirliği’ni öne geçiren golü attığı an, tanıl abi, “gerçekten çok şanslıyız!” dedi. gerçekten de öyleydi, çünkü maçtaki ilk pozisyonumuzda golü bulmuştuk.
golün tekrarı öncesi, tek başına gençlerbirliği deplasman tribününde yer alan ve “gençler! gençler!” diye tezahürat yapmakta olan onur nazlıaka geldi ekrana. maçı anlatan spiker, “işte tribündeki gençlerbirliği taraftarı, bu şekilde seviniyor” dedi. enteresan ama çok güzel bir andı!
7 dakika sonra hakan, ilk gol öncesi taç atışı kullandığı yerin birkaç metre ilerisinden bir kere daha taç atışı kullandı ve el kabir’in topuk pası verme girişimiyle top, ceza alanına koşu yapan hleb’le buluştu. beyaz rus, topu önüne alıp koşarken önce kafasını kaldırdı noktayı belirledi ve ardından nefis bir şutla farkı ikiye çıkarttı. “işte bu yüzden hleb gelecek sezon bu takımda olmalı!” diye bir tweet attım.
76’da stancu ile el kabir’in neden yan yana oynamalarını izlemek için bu kadar istekli olduğumuzu anladık. kabir, nefis bir ara pası ile stancu’yu antep defansı arkasında topla buluşturdu, romen de, aldığı güzel pası, nefis bir plaseyle gaziantep filelerine gönderdi ve gençlerbirliği’nin lig tarihinde deplasmanda antep’e 20. golüne imzasını atmış oldu.
böylece alkaralar, 15 dakikada attıkları 3 golle, lig tarihi boyunca antep’e karşı deplasmandaki en farklı galibiyetle sahadan ayrıldılar.
tüm maç boyunca mesut bakkal’ın ilginç ilk 11’i sahaya sürerken düşüncesinin ne olabileceğini anlamaya çalıştım ama ne yazık ki bulamadım.