2 kasım 1997 yılındaki fenerbahçe-kocaelispor maçı spikerlik hayatımda anlattığım en ilginç maçlardan biriydi biç kuşkusuz...
1997-98 sezonunda fenerbahçe, maç yayın haklarını bimaş'a yani aydın doğan'ın sahibi olduğu kanal d ile dinç bilginin sahibi olduğu atv’nin ortaklaşa sahibi oldukları kuruluşa sattığını açıklamış, erol aksoy’un sahibi olduğu cine-5 ve türkiye futbol federasyonu ise 'havuz sistemi’ nedeniyle bunun hukuka aykırı olduğunu açıklamıştı. bu nedenle 1997-98 sezonu boyunca fenerbahçe’nin kadıköy’de oynanan hiçbir maçı canlı olarak yayınlamamış; yayıncı kuruluş cine-5 bu maçlardan sadece haber amaçlı görüntü alabilmişti. taa ki 2 kasım’daki benim bir kısmını atv’den canlı anlatabildiğim olaylı maça kadar...
o gün her zaman olduğu gibi atv'nin radyosu ‘radyospor dan maçı canlı olarak anlatmaya başlamıştım. 30.dakika filandı sanırım, birden bire kameraman arkadaşlarım alelacele iki kamerayı yayına hazır hale getirdiler ve bana da “kerem hemen maçı televizyondan anlatmaya başlıyorsun” diye merkezden bilgi geldi. ve ben maçın ortasından itibaren, geçtim radyo anlatımından televizyon anlatımına! radyospor yayını yerine atv ekranlarındaydık! bu arada mesleki bir bilgiyi de paylaşmak isterim. radyo anlatımı göze, televizyon anlatımı kulağa hitap eder. radyodan maçı dinleyen biri, spikerin anlatımından, topun sahanın hangi bölgesinde olduğunu kolaylıkla gözünün önüne getirebilmelidir. televizyondaysa insanlara gördükleri şeyleri değil, sahada göremediklerini ve o maça dair bilmediklerini spiker aktarır. televizyon anlatımı için pozisyon analizi yapabilmek ve futbol oyun sistemlerini iyi bilmek şarttır.
cine-5’te çalıştığım dönemde kanalda muhasebe müdürü olarak görev yapan sevgili faysal bu olayı anlattığımda bana gülümseyerek, kendisinin de statta bulunduğunu söylemiş, erol aksoy'un kesin talimat verdiğini, “gidin, ne yaparsanız yapın şu yayını durdurun dediğini” anlatmıştı.
fenerbahçe maçta elvir boliç ve erol bulutun golleriyle kocaelispor karşısında durumu 2-0 yapmış ve ben de şifresiz yayında bu golleri anlatma imkânı bulmuştum. ama ben maçı anlatırken, tam arkamda atv yetkilileriyle polisler, güvenlik görevlileri tartışıyorlardı! biz yayını yaklaşık 30-35 dakika sürdürebilmiş ve karşılaşmanın iki golünü de yayınlayabilmiştik. faysal, yıllar sonraki sohbetimiz sırasında, “baktık ki sizinkiler direniyor ben çatıya çıkıp ana yayın kablosunu kestim ve sizin yayını ancak böyle durdurabildik” sözleriyle yaşananları anlatmıştı.
faysal, kabloyu kesince atv’de ekranda görüntü dondu ve canlı yayın yarım kaldı. ben de radyo anlatımına dönüp karşılaşmayı sonuna kadar ‘radyospor dan anlatmayı sürdürdüm.
maç sırasında arkamdaki itişip kakışmadan çok rahatsız olmuştum. gollerde de bu atmosferden etkilenmiş, sesim olması gerekenden çok farklı çıkmıştı. kocaelisporlu taraftarlar bu durumu yanlış yorumlayıp maçı fenerbahçe lehine anlattığımı düşünüp atv'nin santralini kilitlemişlerdi!
daha sonra savaş ayın unutulmaz programı a takımına çıkıp olayı açıklama fırsatı bulmuştum. savaş ağabey “keremciğim, kocaelililer maçı taraflı anlattığını düşünüyor.” demiş, bense, trt’de aldığım terbiye gereği asla taraflı maç anlatmayacağımı, sadece arkamda çıkan arbededen etkilendiğimi belirtip, yine de böyle bir algı uyandırdıysam özür dilediğimi açıklamıştım.
savaş ay çok iyi bir televizyoncuydu, çok da iyi şiir okur, atv’de anlattığı komik fıkralarla hepimizi kahkahalara boğardı. annesi şükran ay, döneminin en büyük sanatçılarındandı ve yaratıcılığını da annesinden alan savaş ay usta bir gazeteciydi. onu da yeri gelmişken sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.