1994 yılındaki tanışmamızın üzerinden tam 20 yıl geçti ve onunla birlikte futbola dair öyle güzel anları paylaştık ki; size bu bölümde o keyifli günleri anlatacağım, tabii hatırlayabildiğim kadarını...
ömer üründül ile seyahat etmek gerçekten de büyük ayrıcalıktır. öncelikle ömer ağabey bir şehre ilk defa gidiyorsa, mutlaka önce en iyi restoranını öğrenir. zaten pek çok ülkede ve şehirde en iyileri önceden biliyordur...
2011 yılının mayıs ayıydı. mahalleden arkadaşlarımla beraber arabayla kayseri'ye doğru yola çıkmıştık. trt-1'den istanbul büyükşehir belediyespor - beşiktaş türkiye kupası final karşılaşmasını canlı olarak anlatacaktım. arabada beşiktaşlı arkadaşlarım da vardı. güneşli bir havada güle oynaya kayseriye doğru seyahat ediyorduk. kırıkkale’yi geçmiş tam kırşehir’e girmek üzereydik ki telefonum çaldı. arayan trt-l’in program müdürü kurtuluş zeydan’dı. hal hatır sorma faslından sonra ağzındaki baklayı çıkardı. “acaba ömer üründül’ü yayma çağırabilir misin?” diye sordu. “vallahi kurtuluş bey, yayına beş saat kaldı, ömer ağabey e bir söyleyeyim, ama bu saatten sonra herhalde istanbul’dan kayseri'ye gelmesi maça yetişmesi zor olur.” deyip telefonu kapattım. ama aslına bakarsanız ömer ağabey’i tanıyordum. yayını kaçırmayacağını ve mutlaka bir şekilde kayseri'ye gelmeyi başaracağını biliyordum. hemen kendisini aradım ve durumu anlattım. bu son dakika kararı karşısında kaybedecek zaman yoktu. ömer ağabeye durumu anlatınca keyiflenmişti, “ama yaklaşık dört buçuk saat var maçın başlamasına bilmiyorum yetişebilecek misin?” diye de ekledim. “tamam keremcim, sen kapat bakacağız bir çaresine...” dedi. küçük bir çay molası verdik aradan iki saat geçti. tam erciyes’in her zaman karlı olan doruğunu görmüş kayseri ye girmiştik ki, ömer üründül aradı “hilton’dayım. arkadaşlarını da al gel” dedi. “efendim efendim, neredesin?” dedim. sesimdeki şaşkınlığı duyunca kahkahayı patlattı: “kayseri’de hilton’dayım, lobide bekliyorum gelin” dedi.
yani anlayacağınız bizden önce gitmişti kayseriye...
ömer üründül, tam bir futbol aşığıdır. onun futbol sevgisini, ilgisini başlı başına anlamamıza bir tek bu hikâye bile yeter ancak bunun gibi onlarcasına tanık olmuş biri olarak, ömer ağabeyin beni geri çevirmeyeceğini ve mutlaka bir yolunu bulup kayseri'deki yayına yetişeceğini biliyordum. çünkü bu işi hiçbir çıkar beklemeden, aksine fedakârlık ederek gönülden yapıyor.
kendisiyle ilgili şöyle bir bilgiyi de kayda geçmek isterim. ömer üründül, 1982 yılı dahil günümüze kadar ki tüm dünya ve avrupa şampiyonalarını, 1988 seul, 1992 barcelona, 2008 çin - pekin ve 2012 londra olimpiyatlarını yerinde izlemiştir.
maçın normal süresi 2-2 beraberlikle bitti. mücadeleyi penaltılar sonucu beşiktaş 4-3 kazandı ve dokuzuncu kez türkiye kupası'nı müzesine götürdü.
yayın çok başarılıydı. “yayının başarılı olduğunu nereden biliyorsun acaba?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. şöyle ki;
eğer yayın başarılıysa genelde gazetelerde aleyhimize bir şeyler yazılıp çizilmez. biz de anlarız ki, yaptığımız yayın başarılı olmuşşşş... tabii ki bunun için iki gün beklemek esastır. iki gün içinde kimse aleyhte bir şeyler yazmazsa, yaptığımız yayın güzel olmuş demektir...