işimiz bulmaca yazarlığı değil... size, «yukardaki ifadede her noktanın yerine bir harf koyarak ifadeyi bulunuz» demek falan istemiyoruz...
milliyet gazetesi, «türkiye’de ilk kez bir hakem raporunda futbolcuya küfretti» diye yazınca, bizim pertev atasay’a, «git öğren şu raporu» dedik... gitti öğrendi. bir bölümünü yazabiliyoruz ancak. «anasını s...ğimin, o... çocuğu!.»
galatasaray - fenerbahçe maçında, yan hakem cemil demirpençe, orta hakem yalçın darıcı'ya aynen böyle demiş işte. yazıyor raporuna. diyor ki, «maçın orta hakemine, o anasını bilmem ne yaptığım, bilmem ne çocuğunu oyundan niye atmadın» diye sordum. asoç, erdal...
türkiye’ye geldiği günden beri, üzerine haçlı seferleri açılan erdal... hakemi, teşkilatı, basını, hatta inanmazsınız, kendisini buraya getiren kulübünün başkanı ve teknik direktörü dahil, herkesin, «bir de benden yesin» diye elinden geleni yaptığı erdal...
vuran vurana... dinleyen yok...
yıllarını galatasaray’a vermiş, milli takımda sayısız kaptanlık yapmış, sonra gazetecilikte yıllanmış, artık en deneyimli, en halden bilir olması gereken turgay şeren, kicker’de çıktığı iddia edilen bir habere bakıp 15 gün sonra ve bu 15 gün içinde erdal’a tek kelime konuşmadan, «vatanını özlediysen defol git». diyebiliyor. oysa erdal, nokta'ya, «kicker’de çıkan almanca ifadenin türkçesi, 'vatanımı özledim’ değil, ‘evimi özledim’dir. bana sorsalardı bunu söyleyebilirdim. çünkü evim orda. annem ve babam hâlâ orda yaşıyorlar. ama sormadılar, bunu da söylemedim. ben kicker’e demeç falan vermedim,» diyor büyük bir açıkyüreklilikle.
erdal’ın büyük bir açıkyüreklilikle söylediği başka şeyler de var. bunları okurken, lütfen gerçekleri öğrendiğiniz için şaşmayın. sadece ve sâdece, «bu âdâm aylardır bu ülkede yaşıyor. bir telefon, bir tâksi parası ile onâ ulâşmâk mümkün. üstelik konuşmak için tercüman da gerekmez. bu sorulan erdal'a bugüne dek, kadrolarında yüz bilmem kaç kişileri çalıştırdıklarını ikide bir de gururla iddia eden, her gün sayfalarının dörtte birini spora ayırdıklarını keyifle duyuran, örneğin bir ilyas’ın nişan resimlerine yarım sayfalar, tam sayfalar ayıran spor basını niye sormaz?» diye düşünün, ona şaşın.
sorarlar mı? bulmuşlar bir şamar oğlanı... vuracaklar abalıya ki, başka şeylere vuramamak yüzünden içlerinde kalanı döksünler.
hakemi, basını, teşkilatı, bizzat kendi kulüp yöneticileri ile erdal’ı köşeye sıkıştırmışız. kimimiz kalem, kimimiz kart, kimimiz dilimizle her dakka bir şeyler batırıp, arenada matadorun önüne atılmadan önce oklanan boğalar gibi, öfkelendiriyor ve bitiriyoruz. sonra da bu koşullardaki adam hata yapınca, «bak işte gene yaptı... bu rezil herif» diye ağzımız salyalı orgazm çığlıkları atıyoruz.
istedikleri kadar kıskansınlar, istedikleri kadar kızsın öfkelensinler, istedikleri kadar saldırsın, köşeye sıkıştırsınlar. .. iki şeyi değiştiremeyecekler...