rakibinin yavaşlatıcı temposuna ayak uyduran ve kötü bir oyun çıkaran
g. saray yendi ama elendi: 2-1
sarı - kırmızılıların gollerini uğur ve ayhan, sion'un tek golünü ise sixt attı. metin ilk yarıda sakatlandı
necmi tanyolaç
artık, hiç kimse galatasaray'ın, sion'dan niçin 5 gol yediğini merak edip, sormayacaktır...
artık hiç kimse, galatasaray'ın daha ilk maçta bir kasaba takımı tarafından kupa'nın dışına atılışının sebep lerini araştırmayacaktır...
hep beraber seyrettik maçı ve hep beraber şu kanaata vardık: galatasaray avrupa futbolu içersinde bir kasaba takımı gözüyle bakılan şu küçücük sion’un bileğini bükecek güçte değildi...
galatasaray rakibini yener, demiştik. yendi. ama. alacağı galibiyet rakibini elemeye yetmez de demiştik. yetmedi... o, tuttuğunu koparan, en güç ve kurtarılmayacak maçların galibi oluveren galatasaray son birkaç yılın gerisinde bir hâtıra yığınından ibaret kalmıştır. o galatasaray kazara sion’da beş gol yeseydi -ki. yenilir, fakat böyle bir skorun acısına katlanamazdı-, revanşt mutlaka kurtarırdı...
söyler misiniz, dün seyrettiğiniz galatasaray'da o büyük galatasaray’dan kaç kişi vardı? kaç kışı dün. ikinci sınıf bir avrupa takımının rahatça başa çıkabileceği sion'a kafa tutabildi? kaç kişisinde, galatasaray’ın göğsüne saplanıp, kalan 5-1'lik avantaj hançerini çıkaracak hırs vardı? bir naci, bir de uğur’du, boğuşmaya çalışan. geride kalanlarsa haya çıktılar dolaştılar, alay konusu oldular ve sion’un ikinci tura yükselişini bizim gibi seyrettiler.
görünüşü buydu kısaca maçın.. siom, artık ikinci turda karşısına çıkacak rakip takımdan kaç gol yer? onun hesabı bize düşmez. ama, biz oturup kendi halimizi tartışmalı, bir şeyler yapmaya çalışmalıyız. çünkü, artık türk takımlarını avrupalı seyirciye bedava dahi seyrettiremeiz!
revanşın ölü tarafı
galatasaray metinli tertibiyle daha oyunun başından aksamaya başlamış, sion gayet akıllı bir defans yaparak ilerideki üç adamı -stockbauer, desbiolles ve gasser- ile kontratak deneyeceğini göstermişti. öyle de oldu. sarı - kırmızılılar yürürcesine sürükledikleri oyunun ilk çeyreğinde geride görevlendirilen metinin paslarıyla bir kaç cılız tehlike yaratabildiler. o kadar. sion ise iki açığı, santrforu ve eschmann'ın düzgün paslarına depar yapan genç quentin'le arada bir saldırıyordu. maçın ilk yarım saati dolduğu sırada her hangi birimize galatasaray ümit vermemişti. hattâ, bu ağırlıktan kurtulamazsa yenilir, diyorduk, üstelik metin de topallaya topallaya idare ettiği oyunun 20. dakikasında solaçığa geçmişti. buna rağmen: uğur 33. dakikada metin'in sağaçıktan ortaladığa topu solbekten önce çıkarak göğsüyle önüne düşürdü ve vurdu. kaleci vidinic karşıladı. tekrar önüne gelen topa uğur bu kere daha kuvvetli vurdu ve gönüllerde yatan aslan canlandı. galatasaray golden sonra yüklenmeye başlamış ve tarık'la turan iki, üç iyi pası kale önünde harcayıp, gitmişlerdi. yoksa, en kötü ihtimalle iki gol daha atabilirdik.. galatasaray çıkarabileceği oyunun en kötüsüyle devreyi 1-0 galip bitiriyor ve futbolun cilvelerine inananlara dahi dört farklı bir skorun ümidini veremiyordu.
ve ikinci yarıda (dk. 48) soliç quentin'le ver - kaçlar yaparak sarı - kırmızılı ceza sahası önüne kadar inen solhaf sixt'in sert şutuyla her şey bitiverdi. galatasaray kalesine beraberlilk golüydü giren.
sonra galatasaray bir süre oyunda olduğunu unuttu. çabuk, hareketli ve topu yerli yerinde kulanana sion'lular kasaba takımı da olsalar, futbolu bizden daha iyi bildiklerini göstermeye başlamışlardı. ayhan'ın 57. dakikada kaleci vidiniç'in hatâsından faydalanıp, ıkına, sıkına attığı ikinci gol de galatasaray için hiç bir şey vaadetmeyecekti..