milli takımımız, daha iyi organize olan rakibi karşısında kötü bir futbol sergiledi. senderos ve behrami'nin golleriyle yıkıldı. bir penaltımız verilmedi. 16 kasım'daki rövanşa 3 fark için kilitlendi.
bu maçın heyecanı gerçekten de bambaşkaydı. ucunda, bizi bambaşka "dünyalara" götürecek düşler ve hayaller dururken, buralara nasıl geldiğimizi hatırlatan "acı" gerçekler de halen hafızalardaydı. karşılaşma öncesinde, bu baraj maçları sonrasında hangi noktada olacağımızı hesaplamaya çalışırken, fatih hoca'nın deyimiyle "alpler'in hemen arkasında, bizi bekleyen almanya"ya ne kadar da yaklaşmış olduğumuzu düşünmemek mümkün değildi. "dünya kupası" hayallerine tatlı tatlı dalarken, stade de suisse'yi dolduran yaklaşık 31 bin isviçre'li taraftarın ellerindeki bayraklarla ve söyledikleri şarkılarla bizleri uyandırması, çok da geç olmadı. bu bayrak cümbüşü içinde sahaya çıkan futbolcularımızın dizilişi 4-2-3-1 sistemine göre olsa da, hakan şükür'ün ileride tek kalacağını düşünmek yanlış olurdu. fatih terim, soldan tuncay şanlı, sağdan nihat kahveci, göbekten de tümer metin ile ofansı kuvvetlendirmek istemiş, savunmanın önüne ise selçuk ve hüseyin'i çift ön libero olarak yerleştirmişti. 3. dakikada alpay'ın rakip kaleye giden şutu dışında 36. dakikaya kadar isviçre kalesine giden tek bir tehlikeli atağımız bile olmadı. bu dakikada tuncay'ın vurduğu sert şut kalecide kalırken, 38'de hakan şükür'ün sol çaprazdan ve yerden sert şutu yine kaleci zuberbühler'de kaldı. milli takımımız, 13'te magnin'in, 23'te de streller'in kaleye giden şutlarında volkan'ın müthiş kurtarışları sayesinde ayakta kaldı. kalemizi sık sık yoklayan isviçre'nin dünyamızı yıkan golü, 40. dakikada senderos'un kafasından geldi. serbest atışta ceza sahası içine magnin'in ortaladığı topa yükselen senderos, topu filelerimize göndererek, durumu 1-0 yaptı. ikinci yarıda bir gol buluruz umuduyla sahada görmek istediğimiz ay-yıldızlı ekibimiz, beraberlik golünü aramaktan çok ikinci golü yememek için mücadele veren görüntü içindeydi. rakip ataklar her geçen dakika sıklaşıyor, takımımız, gol yollarındaki becerisini bir türlü gösteremiyordu. 61'de müller'in eliyle kestiği topu bariz penaltı olmasına rağmen görmezden gelen hakem lubos michel, takımımızı bu kararıyla demoralize ediyor, 73'te tümer'in kornerden yaptığı ortaya hakan şükür'ün kaleye gönderdiği şut dışında yine tek pozisyon bile olmuyordu. savunmamızda yapılan inanılmaz hatalar, isviçre forvetlerini ikinci gol için daha da iştahlandırıyordu. oyunun sonlarına geldik derken 85. dakikada sahaya gireli daha dört dakika bile olmadan frei'nin ortasında ikinci golü bulan behrami, stade de suisse'yi gol çığlıklarıyla inletti. bu gol kadıköy'deki rövanş maçı öncesinde işimizi daha da zorlaştırdı.
maçın hakemi: michel çok kötüydü slovak hakem lubos michel, dünya futbolunun merkezi olan ev sahibine şirin görünmek için her türlü inceliği gösterdi. bize çıkardığı kartları, onlara sunarken (!) nazlanan michel, avantaj kullanmamıza bile izin vermedi. ama en büyük gafı, hakan şükür'ün dokunmadığı senderos'un topu elle oynamasına aleyhimize faul vererek ve buz gibi penaltıyı yiyerek yaptı.
maçın adamı: magnin (isviçre) isviçre'nin sol kanadını savunan magnin, profesyonelliğini çok iyi kullandı. defansif gücü zayıf olmasına rağmen, kendisine zorla fauller yaptırdı, arkadaşlarının ayakta kalmasını sağladı. stuttgartlı futbolcu kart gördü ve rövanşta oynama şansı kalmadı.