eskişehir maçını kaybettikten sonra “çöküş!” başlıklı bir yazı yazmış ( http://www.macanilari.com...d=201420152009&aid=205087) ve “bugün sadece bir maç kaybetmedik” diyerek, sonrasında yaşanacaklar konusunda 6 öngörüde bulunmuştum. bunlardan biri buz’un yerine “hazırda bekletilenlerden birinin” geçeceği, diğeri de “lig daha önemli” diyerek kupada havlu atılacağıydı.
mesut bakkal’ın, normal kadrosuyla sahaya çıkan bursaspor karşısına, sivas maçının ilk 11’inden sadece ahmet çalık’ı kapsayan bir kadroyla çıkması, hepimize “lig daha önemli” mesajını vermeye yetmişti. bizler de mesajı almış ve farklı mağlubiyeti izlemek için televizyon karşısına “rahat(!)” bir şekilde kurulmuştuk. sonuçta alınacak yenilgi için, futbolcusundan, teknik ekibe, yönetimden, başkanına kadar herkesin “güzel” bir bahanesi vardı, o da “ligin daha önemli” oluşu!
maçın ilk yarısı beklediğimiz gibi oldu. takımın özellikle çıkarken yaptığı top kayıpları ve bireysel hatalar bursaspor’a 2 tane net gol pozisyon yarattı. buna karşılık uğur’un direkten dönen serbest atışı hepimizi şaşırtmıştı. ikinci yarıda özellikle hleb’in (skoko’yu anımsatan) sakin, kontrollü oyunu ve takımı yönlendiren pasları bizleri heveslendirmeye başlamıştı ki, mervan - hleb - uğur - mervan paslaşması sonucunda hiçbirimizin hayal dahi etmediği bir gol kazandık. bundan sonra bursaspor oyuncu değişikleriyle bastırmaya başlayıp güzel bir gol atsa da asıl maça damgasını vuran, yeşil-beyazlıların sürekli dozunu arttıran, agresifliğiydi.
sahada gençlerbirliği’ne göre daha tecrübeli ve iyi bir kadrosu olan bursasporluların neredeyse her karardan sonra hakeme yaptıkları toplu itirazlar, tribünlere oynayan tiyatral tepkiler maçın havasını iyice gerdi ve sahada top oynanmaz bir vaziyete soktu. hleb’in bu süre zarfında iki kere mervan’ı ceza alanı içinde buluşturması galibiyeti de getirebilirdi ama olmadı. buna karşılık sahadaki gerginlik ilk dakikadan itibaren sürekli etrafa bağırıp çağıran volkan şen’e kırmızı kart olarak döndü. ve maç hiçbirimizin beklemediği bir sonuçla, 1-1 beraberlikle sona erdi.
alkaralar, son çeyrek asırdır aralıksız olarak en üst ligde top koşturuyorlar. bu süre zarfında, 90’larda 5-14, 2000’lerin ilk 6 sezonu 3-10 ve 2007’den günümüze kadar geçen sezonlarda ise 9-15. sıralarda ligi tamamladılar.
kırmızı-siyahlıların kazandığı sportif başarılarının tamamı (sadece 2007-08 sezonu hariç) ligde göreceli olarak en başarılı olduğu 2000’lerin ilk 6 sezonuna ait. bu dönemde takım, türkiye kupasında 4 kez final oynadı ve bunlardan birini müzesine götürmeyi başardı. ayrıca yine aynı dönemde 3 kez uefa kupası’nda yer aldı.
kulüp tarihi boyunca “ilk kez” albenisinin oluştuğu bu dönemde, birçok futbolsever ve “futbol küskünü” gençlerbirlikli oldu. şu anda takımın taraftarı olan jenerasyonun büyük bir kısmının da bu dönemde, tribündeki yerini almaya başlamış olması da bunun bir kanıtı.
başarı çıtasının her sezon düşürüle düşürüle, artık dipte yer aldığı ve 2007’den bugüne kadar tek hedefin kümede kalmak olduğu gençlerbirliği’nin, kabuğunu kırıp tekrar albeni yaratması için tek çıkış yolu türkiye kupası’nda final oynamak ve akabinde avrupa’da yer alıp tribüne taze kan çekmektir. yoksa her sezon ‘lig daha önemli’ kartını oynamak sadece günü kurtaracak ve orta uzun vadede yaşanacak olan düşüşü sadece bir sezon daha iteleyecektir o kadar.
bakalım 8 nisan’da kulüp, kabuğunu kırmaya mı çalışacak yoksa hazır elde bekletilen ‘lig daha önemli’ kartını mı kullanacak.