euro 96’da türkiye’nin rakipleri hırvatistan, portekiz ve danimarka olmuştu.
nottingham’da hırvatistan’la oynanacak ilk maç öncesi ülkede heyecan doruktaydı. grupta avrupa’nın futbol devlerinden birinin olmaması “çeyrek final” düşüncesini taze tutuyordu. city ground’daki ilk düdükle birlikte ay-yıldızlılar da kuruluşundan sonra ilk kez bir turnuvada boy gösteren hırvatlar’la başa baş mücadele etmeye başladı.sergen maç boyunca varlık gösteremedi
yugoslavya’dan sadece bir kaç yıl önce ayrılarak bağımsızlığını ilan eden hırvat oyuncular türkler’e göre uluslararası arenada daha fazla tecrübeye sahip bir ekipti. bu farkı da sahaya yansıtmakta gecikmediler. maç boyunca hırvatlar hatırı sayılır derecede gol pozisyonuna girmelerine rağmen millilerimiz’in sadece bir net pozisyonu vardı. yine de başa baş oynanan oyun ve mücadele türk seyirciler için umut vericiydi.
ancak ne olduysa 86’ncı dakikada oldu. rakip sahada kullanılan kornerde hırvatlar topu kaptıkları gibi ileri oynadılar, stoper rahim adamını kaçırdı ve alpay oyuna yeni giren vlaovic’le karşı karşıya kaldı. bugün bile hala tartışılan pozisyonda alpay vlaovic’i düşürmedi ve hırvat oyuncu rüştü’yü mağlup ederek hırvatlar’a zaferi getiren golü attı. maç sonunda düşünceleri sorulan alpay “ben bile kendimi affedemiyorum” derken teknik direktör fatih terim adeta çılgına dönmüştü.işte maçın kırılma anı!
bu kötü başlangıçla birlikte türkiye grupta kalan iki maçını da kaybediyor, turnuvayı gol atamadan ve puan alamadan tamamlıyordu. maçın en kritik anında vlaovic’i düşürmeyen alpay fıfa tarafından fair-play ödülüyle onurlandırılıyor, alpay bu ödülü yıllar sonra “çocuklarıma bırakacağım en büyük miras olarak” anlatıyordu. türkiye’nin avrupa şampiyonaları tarihindeki ilk maçı hala akıllarda “ya düşürseydi?” soru işaretiyle hatırlanmaya devam ediyor.