şimdi çoğunuzun bizim gibi averaj hesapları ile uğraştığıını tahmin ederim. acaba galatasaray'ı bu felâketten hangi netice kurtarır, diye!
hiç hayâle dalmıyalım, hiç ümitlenmiyelim ve galatasaray'ın sion’u elemiş olmasını istemiyelim... avrupa'da bir kere daha alay konusu haline gelmeye galatasaray'dan önce kendi gururumuz izin vermemelidir. çünkü ortada bir değişmez gerçek vardır; türk futbolünün bugün böyle bir millterlerarası yarışmada yeri yoktur. galatasaray'ı 29 eylülde mithatpaşa'nın çamuru, hasnun galip sokağının uğuru, büyüklerimiz ruhu, bir kazâ galibiyetine ulaştırırsa, ikinci turda karşımıza bir başka kasaba takımı çıkacak ve sorumsuzluğumuzu bir kere daha tokatlıyacaktır.
çünkü ortada bir gerçek vardır; türk futbolünü avrupa şampiyon kulüpler turnuasında, avrupa kupa galipleri turnuasında şu günkü halimizle temsil edecek bir takımımız yoktur. ne fenerbahçe, ne de galatasaray!
futbol federasyonu şampiyon takımların göğsüne taktığı ay-yıldızı geri almalıdır. tâ ki şampiyon olanlar dışarıda neyi ve kimi temsil ettiklerini bilene, o şerefe lâyıkolana kadar... bunun ortası yoktur. çünkü biz dışarıda temsil edilmiyoruz, rezil ediliyoruz.
çarşamba gecesi sion'da uğradığımız bozgunun kısa özeti budur. galatasaray'ın rakibinin üstün tekniğinden çok kendi oyunvularının sorumsuzlukları, kendi oyuncularının densizliği ve kendi oyuncularının ne yapmak istediklerini bilmemeleri yıkmıştır. oyuna oldukça iyi şartlar altında başlayan ve yediği golden sonra yine toparlanıp beraberliği sağlayan bir takımın, kendisinden her bakımdan daha aşağı seviyede bir rakiple oynarken, kazanacağı maçı böylesine gülünç hala düşüp, 5-10 dakika içersinde kaptırdığı görülmemiştir.
insanların hangi meslekten olurlarsa olsun meslek ahlâkına sahip olmaları istenir. bir memur, izinde hatâ yapınca, cezalandırılır. bu işçi işinde hata yaparsa, iş gücünün şartlarını yerinden oynattığı için belki de işinde çıarılır. halbuki bizde bir futbolcu hatâ yaparsa, mükafatlandırılır. profesyoneldir, görevi olan idmana gelmez, gelse de çalışmaz, gününü gün etmeye bakar. maaş ve prim alır, iyi yaşar. seyahetlere otobüsle gidilmek zorunluğu doğmuşsa, dudak kıvırır, itiaz eder. ille de «uçak isterim» der. gittiği yerlerde en iyi otellerde kalır, iyi bakılır, çarşı pazar dolaşır sanki alış veriş etmeye gelmiş gibi. sonra çıkar, sahada dolaşır. memleketine dönüşünde uğradığı bozgunun düşüncesi içindeki insanların çatık kaşlarını değil de gümrükçüleri düşünür... çünkü iyi terbiye görmemiş, çünkü iyi eğitim görmemiş, çünkü neyi, kimi temsil ettiğini anlayamamış ve çünkü şımartılmıştır.
sion, rüyasında dahi göremiyeceği, aklının ucuna getirmediği bir galibiyet kazandı. çok mu büyük takımdı? yooo... ama, bir tarafı çok büyüktü ve bizden farklıydı isviçre şampiyonunun. isviçre'yi temsil etliğini biliyordu. karşısına da sorumsuzlar takımı çıkınca, indirdi darbeyi...