maarif mükâfatı maçları başlayacağı sırada kalecimiz askere gitti. idareciler kaleci arayışı içindeyken beşiktaş’ta yedek bekleyen darüşşafakalı canım arkadaşım faruk hızal’ı vefa’ya getirdim. nihayet maçlar başladı. faruk vefa kalesinde harikalar yaratırken, ben şişmiş ayaklarımdan dolayı yalpalıyordum. istanbul’da birkaç maç oynadıktan sonra sıra izmir’de yapılacak maçlara gelmişti. bu benim ilk deplasman yolculuğum olacaktı. istanbul’dan sabah 8’de vapura binerek bandırma’ya gittik ve 13’te kalkacak izmir trenine yetiştik. öğle ve akşam yemeklerini trende yedik. akşam yemeğinden sonra oturduğum yerde uyumuşum. arkadaşlarımın “izmir’e geldik” sesleriyle uyandığımda saat 23’ü gösteriyordu. kemeraltı’ndaki şükran oteli’ne yerleştik. faruk ile aynı odada kalıyorduk. cumartesi günü alsancak stadı nda göztepe ile karşılaşacaktık. o günlerde vefa’da takım yapılırken toplantıda oynaması garanti olanlar da bulunurdu. faruk iyi maçlar çıkardığından takım toplantısına katılmıştı. sıra bana geldiğinde yöneticiler, “eh bugün de oynatalım, yine aynı şekilde oynarsa yarınki maça koymayız,” demişler. faruk heyecanla odaya gelip bana olanları anlattı. kendisine teşekkür edip, “faruk bak, ayaklarım düzeldi, moralim de iyi; bugün öyle bir oyun sergileyeceğim ki herkesin parmağı ağzında kalacak,” dedim. nitekim dediğimi yaptım ve 2-2 berabere kaldık. ertesi günü oynayacağımız altınordu maçının kadrosu benim katılımımla yapıldı. bu maçı da 2-1 kazandık. maçtan sonra geç vakit trene binip istanbul’un yolunu tuttuk. maarif mükâfatı maçlarını dördüncü olarak bitirdik. bu maçlarda çok güzel oyunlar çıkaran faruk’u beşiktaş geri aldı ve kalesini ona teslim etti.