şu kupa kur’aları çekildiği günden itibaren sionluların neler yaptıklarını, neler düşündüklerini ismim gibi biliyorum, inanın...
batılı bir şuur ve mantık içinde ne büyük bir yola koyulduklarını düşündüler. o yolda yürüyebilmek için ne kadar kuvvete muhtaç olduklarını hesapladılar... düşünenler, hesaplayanlar sadece kulüp başkanı, idareciler, antrenör filân değil... teker teker futbolcular... işte bence en mühim nokta da bu... ve o futbolcular aylardır fazla bir ikaza, kontrole lüzum görmeden, kendi kendilerine de hazırlandılar... bugün tek tek isviçreli futbolculardan benim futbolcularım iyice üstündürler... fakat biz bize açıkça konuşmak gerekirse, o batılı mes’uliyet hissi, dürtmeden kendine çeki düzen verme henüz bizimkilerde istenildiği gibi değil... büyük vâdeli perhizlere, çalışmalara tahammülü yok bizimkilerin.. yumurta kapıya gelince, bu sefer de ilerisi için zararlı bir vücuttan, candan, kalbten veriş... herneyse bütün bunları farkının aleyhimize yarattığı negatif faktörü anlatmak için yazdım... sonra da fanatik isviçre seyircisi ve saha dezavantajı... fakat ne var ki, ben de galatasaray kulübünün 60 senelik mazisinin otuz senesinde vardım. o renkler için koştum. şimdi de o renkler için koşturuyorum... o renkleri taşıyan futbolcuların en ümitsiz zamanlarda, bilhassa dış sahalarda ne hârikalar yarattıklarını defalarca gözlerimle gördüm. o hârikaları yaratanları alınlarından öptüm... biliyorum, bu mevsim başlarken dostlara pek ümit veremezken, dost olmayanları bir hayli sevindirdik...
şimdi bütün türk milletini sevindirmek azmiyle çıkıyoruz yola... belki sakatımız var, eksiğimiz var amma, iman dolu kalblerimiz de var...