ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
trabzon hikâyeleri aslında biraz da gurbet hikâyeleridir. trabzonlular her ne kadar uzağa gitseler de toprağından ruhuyla ve kültürüyle hiç kopmayan insanlar değil midir? nereye gidersek gidelim, hem horonumuz, bir silahımız, bir de trabzonspor 'umuz değil midir yürek heybemizde taşıdığımız? ali kul 'u dinleyelim.
her üst kata çıkışta bursaspor'a bir tane atıyorduk...
1990-1991 sezonu bursaspor ile kupa maçında kapışıyoruz.
ben ise maçı izleme şansını bulmayı bırakın, istanbul merter'de çalışmakta olduğum iş yerimin binasının en alt kat bodrumundaydım. bu iş yerinde yeni işe başladığım dönemlerdi ve radyo falan da dinletmiyorlardı. hatta maç muhabbeti yapmak bile yasaktı. bir trabzonlu'ya, trabzonspor'un maçını hem de kupa finali maçını izlettirmemenin ne büyük bir günah olduğundan haberi yoktu tabii ki patronlarımızın...
ama söz konusu trabzonspor olunca her işin bir kolayı bulunuyordu. cebimde küçük bir radyom vardı ama gelin görün ki bodrum katta çekmiyordu. ben ara sıra midem rahatsız deyip wc'ye diye izin alıyordum ve hemen ikinci kata çıkarak radyomu açarak maçı biraz dinleyip işime dönüyordum. tabii ki on dakikada bir wc bahanesi ile üst kata çıkıyordum...
gene bu çıkışlarımdan birisinde, radyo dinlediğim duvarın kenarında baktım birisi daha elinde radyo ile maç dinlemeye çalışıyor. ama onun radyosu daha zayıf bir radyo olduğundan çok iyi çekmiyordu. duvarda bir delik bulmuş radyoyu deliğe dayamış, kulağını da radyoya dayamış dinlemeye çalışıyordu. ve ben her yukarı çıktığımda trabzonspor gol atıyordu. gol oluyor ben sevinçle işime dönüyorum az sonra tekrar yukarı çıkıyorum ve yine gol oluyor. derken trabzonspor'un 4. golü de geldi. bu, trabzonspor'un tur atlaması demekti. sevinçten çıldırıyordum. bu arada orada maç dinleyen arkadaş benden yaşlı birisiydi. şimdi emekli oldu gitti, meğerse fenerbahçeli imiş ve trabzonspor'u da sevmiyormuş. tabii ki trabzonspor'u sevmeyecek. yıllarca fener'i o kadar ezmiştik ki bir fenerli'nin bizi sevmemesinden doğal ne olabilirdi. o maçta bursaspor'u tutuyormuş. derken trabzonspor'un 5. golü de geldi ve ben sevinçten çıldırdım. fenerli arkadaşım ise sinirden çıldırıyordu ve saçını başını yoluyordu. eee trabzon bu, adama saç da yoldurtur, baş da.
ben o sevinçle birlikte, alt kata merdivenden inmedim. merdivenin ara boşluğu vardı, oradan aşağı çalışan arkadaşların arasına atlayarak indim ve "trabzonspor kazandı, yine şampiyon biziz, yine şampiyon trabzonspor kazandı..." diye deli gibi bağırıyordum. böylesine coşkulu sevinince, niye on dakika da bir wc'ye gittiğim de ortaya çıkmış oldu. o gün mesai arkadaşlarım, bir trabzonspor fanatiği ile birlikte çalıştıklarını da öğrenmiş oldular.
ah trabzonspor, seni ne kadar çok seviyoruz bir bilsen...