ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
anadolu şehirlerindeki stadyumlarda, istanbul takımları gol atınca yer yerinden oynar. istanbul 'daki trabzonspor maçlarında ise trabzonspor gol atınca ortalık şenlik yerine döner bir trabzonsporlu için otobüsler bile tribün yerine dönebilir her an. nasıl mı? tunga liman'ın hikâyesini okuyuver in...
otobüs şoförü belki de galatasaraylıydı, kim bilir?
1993-94 sezonunda istanbul'da öğrenciydim. sezonun ikinci yarısında rakibimiz istanbul'da galatasaray idi. bırakın trabzonspor maçlarını, fırsat buldukça hafta sonu inönü, kadıköy ve ali sami yen'deki maçlara bile gider, futboldan nasiplenmeye çalışırdım. ama o gün arkadaşlarımızla önemli bir planımız vardı. bakırköy'de toplanacaktık ve ben maça gidemeyecektim.
maçın başlayacağı saatlerde bakırköy'den mecidiyeköy otobüsüne bindim. mecidiyeköy'de de sarıyer otobüsüne binerek yurda doğru hareket etmeye başladım. otobüs ilk duraktan hareket edip de ali sami yen'e doğru yaklaşırken, stadyumun ışıklarını gördüğümde içim bir tuhaf oldu. nasıl olmuştu da bu maçı kaçırmıştım? bir taraftan kendi kendime hayıflanıyor, bir taraftan da kulaklıkla walkman'imden maçı dinliyordum.
tam ali sami yen'in önünden geçerken, radyodan önce stadyumdan bir uğultu koptu: "gooooooool!"
eğer maçı kulaklıkla dinlemiyor olsam, yani bizim atakta olduğumuzu bilmiyor olsam, o patırtıya golü galatasaray'ın attığını düşünebilirdim. ama ben biliyordum. ununu elemiş, eleğini asmış, hiçbir iddiası kalmamış trabzonspor istanbul'da, şampiyonluk kovalayan galatasaray'a golü atmıştı. o uğultunun ilk patladığı anda, hınca hınç dolu o belediye otobüsünün içinde, cama yapışıp, ali sami yen'e doğru öyle bir bağırıyordum ki, bir anda etrafımın boşaldığını farkettim. millet "bu adam deli midir, nedir?" diye düşünüp, yanımı boşaltmıştı.
o balık istifi otobüste benim yanımda bir metre çapında bir boşlukla ineceğim hacıosman durağı'na kadar geldik. ben heyecandan öleceğim sanki. otobüs tam durağa yanaşırken, orhan ikinci golü atmaz mı? bir ayağım otobüsün merdivenlerinde, bir ayağım yerde öyle bir ikinci patlama yaşadım ki: "goooool! işte böyle!"
sanırım şoför bana bulaşmamak için sesini çıkarmamış ve müdahale etmemişti; ama o ikinci golde, hazır tam da otobüsün kapısmdayken hemen kapıyı kapatıp, basıp hızlı bir şekilde duraktan ayrıldı. ben ise akşamın o saatinde, o yıllarda oldukça sakin olan yurdumuzun bulunduğu mahallede naralar atıyordum.
otobüs şoförü belki de galatasaraylıydı, kim bilir?