«dehşet yolcuları» filmini çeviriyordu beykoz... patlayan madde yüklü kamyon, müthiş arızalarla dolu, kapkaranlık yolda hızla götürmek zorundaki şöförün filmini... ufacık bir sarsıntı o maddeyi patlatır, kamyonu da, şoförü de havaya uçururdu.
işte bu ürkeklik içindeki beykoz «aman puanlar uçmasın» diye başladığı oyunda sarsıntılarla bocalayıverdi hemen. fırtına, ama ne fırtına başlangıçtı hacettepeninki... daha üçüncü dakika dolmadan kornerden nihatın uzaklaştıramadığı topu, onursal ceza sahasından nefis şutla ağlara gönderiyor, beş dakika geçmeden de bu defa halis, birâz şansın yardımıyla, şandellediği topun kaleciyi aşıp fileleri bulduğunu görüyordu. iki farklı yenik duruma düşmüştü sarı-siyahlılar... galiba her şey daha başta bitmişti.
fakat, hayır... ikinci golden iki dakika geçerken cemal’in baskından dönen şütü, topu rıdvana getiriyor ve solaçığın vuruşu beykoz’a ümit ışığı veren golü sağlıyordu.
şike mi? anlaşma mı? görenler, gülerdi bu dedikoduya.. beykoz’la hacettepe, bir kupa finali çetinliği içinde savaşıyordu. hele ikinci yarıda... elektrikli, sinirli bir hava bürümüştü maçı, bu arada şirzat’ın ceza sahasında düşürülmesine, maçın sertliğe biraz müsamahalı romen hakemi seyirci kalıyordu. beykoz, en iyi adamı cevdet’i ileri aldıktan sonra ise, hacettepe iyice sıkışıyordu. işte cevdet atıyordu golü. fakat «sahanın en iyisi» kale ağzından dikivermişti topu.
..ve beraberlik
birden karıştı hacettepe kalesi: cemal’in baskın’dan söktüğü top, kale önünde karambol yaratmış, cevdet’in aşırtması orhan’ın kafası, baskın’ın kalesini bulmuştu. beykoz’un beraberlik golü, 19 mayıs stadı’nı öylesine havaya kaldırmıştı ki «yaşa» tempoları semaya yükselirken, bilmeyen biri, beykoz’u ankara takımı sanırdı. saldırıyordu beykoz, tribünlerin temposuyla birlikte coşuyordu. ve işte bir kere daha golü atıyordu. ama atamadı. baskın, sakatlanmak bahasına kurtarmıştı cevdet’in enfes şütünü... tek kollu baskın, mücadeleyi bırakmıyordu son dakikaya kadar... son dakika mı? «sahanın en iyisi» cevdet, topu almış, karşısına çıkan bütün hacettepelileri geçe geçe kale önüne gelmişti. gol’e bir adımı vardı. atamadı o adımı. top mu sekti, yerin mi falsosu? vuramadı doğru dürüst topa. golü, daha doğrusu galibiyeti kale ağzından dışarı atıverdi. hava, beykoz'un bu bahtsızlığını canlandırırrcasına kara bulutlarla kaplanırken, hakem de 2-2'lik sonu bildiren düdüğünü çalıyordu.