ilk basımı 2008 yılında olan harun çelik'in "bize her yer trabzon" kitabından;
çocuklarımızın elimizden kayıp gittiğini hissettiğimiz anlar da olur... ama çok uzun sürmez ayrılıklar. sarı saçlı, mavi gözlü, asi ruhlu çocuklar, yine dönüp gelirler ait oldukları yere. nereye giderlerse gitsinler, karadeniz'in çocukları en nihayetinde yaylaların ve dalgaların sesine yönelirler. evine dönen çocukları temsilen fatma çekik anlatıyor...
sana olmayan her dönüş, en büyük dönekliktir...
17 mayıs 1988'de samsun'da doğdum. aslen trabzon, tonyalıyım. ankara üniversitesi dilbilim bölümü 1 sınıf öğrencisiyim. trabzonlu bir anne babanın çocuğu olarak içimdeki trabzon sevgisi tartışılmaz elbette ki.
ben şu an yirmi yaşımdayım. hani çok fanatikler doğum yıllarını, takımlarını tutmaya başladıkları yılın başlangıcı yaparlar ya. ben de doğuştan trabzonsporluymuşum ama bunu anlamam için koskoca bir yirmi yıl geçmesi gerekiyormuş.
"nasıl oluyor bu?" diyecek olursanız anlatayım. bahsetmekten pek hoşlanmıyorum ama ben tam on dokuz sene boyunca galatasaray denen istanbul takımını tuttum. çevre ve diğer etkenler benim kendi öz renklerimi görmemi engellemiş, sarı kırmızı ama bana ait olmayan ve benim de ait olmadığım bir dünyanın renklerine mahkûm etmişlerdi beni.
on dokuz yaşımda samsun'dan ilk defa ayrıldım ve üniversite okumak için ankara'ya geldim. ve artık büyük bir gururla söyleyebilirim ki ben özüme döndüm ve ait olduğum bordo-mavi renk dünyasının içine daldım. bana dönek diyenler oldu. evet doğrudur ben döndüm. ama dönüşüm özüme, kendime ait değerlere ve kendi ruh ve kültür dünyama oldu. boğazın, mecidiyeköy'ün bana ait olmayan dünyasından horonun, kemençenin, yaylaların dünyasına, bizim uşakların, bizim paçilerin dünyasına döndüm. trabzonspor'a dönüşüm, aslında benim kendime dönüşümdü. ne güzel şeymiş insanın kendine dönmesi. ve ne kadar güzelmiş ait olduğu köklere kalbini bağlaması.
özüme dönüşümde harun ağabeyimin çok ama çok büyük katkıları var. uzun ankara gecelerinde anlattı bana trabzonlu olmanın, trabzonsporlu olmanın ne demek olduğunu. kemence sesine omuzları sallananların, karadeniz'in dalgalarına yüreğini verenlerin, yaylalarda ruhunu dolaştıranların takımıydı trabzonspor. harun ağabeyim bunları anlattı bana. trabzonlu olup galatasaray'ı tutmak, olacak şey değilmiş anladım bunu. artık bordodan sonra aklıma gelen tek renk mavi oluyor. ruhumdaki on dokuz senelik boşluğu bir anda doldurdu karadeniz'den esen fırtına.
sonra harun çelik ağabeyimle trabzonspor'un maçlarına gittikçe, "işte benim ait olduğum yer burası. benim gibi konuşan, benim gibi düşünen, benim gibi kızan, benim gibi gülen insanların arasındayım. ben buraya aidim." dedim kendi kendime.
artık yüreği sadece trabzonspor için atan bir taraftardım. ruhum ile bedenim örtüşmüş ve kimlik bütünlüğüne ermiştim. bir trabzonlu sadece trabzonsporlu olabilirdi.
ilk gittiğim maç ankaragücü-trabzonspor maçıydı. kışın en sert geçtiği bir pazar günüydü ve ankara karlar altındaydı. ama bizler yüreği trabzonspor sevgisiyle dolu, gurbetteki trabzon çocukları tandoğan meydanında bir aradaydık. horonlar oynadık, trabzon kolbastının en delicesini sergiledi arkadaşlar. aynı şeyi tekrarlayıp duruyordum içimden: "ben buraya aidim, ben buraya aidim, ben buraya aidim..."
19 mayıs stadyumu'na doğru yola çıktığımda, büyük bir trabzon ırmağının içinde hissettim kendimi. büyük bir meşale şov yaptık ve ankara'yı "bize her yer trabzon!" diyerek inlettik. evet, bize her ver trabzon'du. ve ben ilimdeki trabzon'u bulmuş bir insan olarak, belki de bu sloganı en yürekten söyleyen kişiydim.
- 20 dereceye varan bir soğuk vardı ve bu soğuk tribünde bir kat daha artmıştı. ellerim ve ayaklarım donuyor ama ilk kez bir tribünden trabzonspor'a olan sevgimi haykırdığım için yüreğim adeta bir bahar mevsimi yaşıyordu. ne güzeldi trabzonsporlu olmak, ne güzeldi trabzonlular ile birlikte olmak.
ayağım da uğurlu gelmişti. maçı 2-0 kazandık. ankaragücü taraftarlarının yenilmiş olmalarına rağmen trabzonspor lehine tezahürat yapmaları çok hoşuma gitmişti. biz de "hükümet düşer, ankaragücü düşmez!" diyerek karşılık verdik. harun abim, "trabzon'da ankaragücü'ne yenilmiş olmamıza rağmen, bizim taraftarlarımız ankaragücü'nü tribüne çağırıp alkışlamıştı." diye bir hatırlatma yaptı bana.
stadyumdan çıktıktan sonra cebeci'nin yolunu tuttuk. bordo-mavi atkım boynumda ne de sıcak tutuyordu beni böyle. bana dönek diyen arkadaşlarımı düşündüm gülümseyerek. evet, evet doğru söylüyorlar, ben özüme döndüm...