ilk basımı 2004 yılında olan hakan kulaçoğlu'nun "fırtına, ihtilal, efsane... trabzonspor" kitabından;
mehmet tan'ın "suat ile özkan" başlıklı yazısından;
her iki teknik adamın döneminde de trabzonspor'un idmanları her yönüyle bir "neşe-i muhabbet"tir.
suat'ın idmanlarında saha kenarında muhabbetin her türlüsü vardır. sümer'in idmanlarında ise saha içinde...
ahmet suat saha kenarında herkese laf yetiştirir... sümer ise saha içinde oyuncularına...
zaman zaman "eli belinde değil mi" diye sorar ahmet suat. ya da "kulağı bizde" der. anlarız ki o hafta o oyuncu kesik yiyecektir.
sümer bir oyuncuya küfür etti mi, onu aşağıladı mı, biliriz ki o hafta o oyuncudan yararlanacak ve o oyuncuyu koruyacaktır.
ali yılmaz, trabzonspor'un altyapısından gelmiş genç bir oyuncudur; nam-ı diğer "tabutçu ali". ailesi, trabzon numune hastanesi'nin karşısında tabut imal ettiği için adı "tabutçu" kalmıştır ali'nin.
idmanda ali harikalar yaratıyor, koşuyor, basıyor, alıyor, boğuşuyor. her deparda rakibine üç metre fark atıyor. ama ne mümkün ki, sümer beğensin.
"ula aliiiiii.....seni yaptığın tabutların içine koyayım aliii."
tahmin ettiğiniz gibi, ali o hafta trabzonspor'un yıldız oyuncusudur...