milli takımımız, dünyanın en kuvvetli takımlarından biri olan portekiz’e karşı iyi futbol oynadı. bu, kollektif ve çabuk futbolün türkiye’de yerleşmeğe başlamış olması bakımından mühimdir.
bence sonuç, ikinci plânda kalır. gönül ister ki milli takımımız daima kazansın. portekiz'e yenildik, fakat futbol oynayarak yenildik. yenildik ama itibarımız arttı. zira kötü bir futbol oynayıp portekiz'i yenseydik, macarların söylediği gibi, «hâlâ orta çağ futbolu oynuyorsunuz» diyeceklerdi.
portekiz'e karşı iyi futbol oynamamızın bence tek sebebi var, o gün hepimiz sahaya yüzde 90 futbol oynamak için çıktık. eskiden olduğu gibi, itiş kakış, topu sağa - sola atmağa çıkmadık. arkadaşlarımın hepsinde iyi futbol oynama azmi vardı. nitekim bunu maç boyunca gösterdik.
hareketsiz futbol
futbol hareket halinde bir spordur. hareket etmeyen, modern futbol oynıyamaz ve biz portekiz’e karşı bunu yaptık.
şimdi bu maçtan size bir kaç arkadaşımın oyununu anlatacağım. ve ilk olarak işe en iyi takım arkadaşım şereften başlıyacağım:
şeref şu anda türkiye'nin en iyi futbolcusu. gerek millî takımdaki, gerekse fenerbahçe'deki oyunları ile takıma yüzde 90 faydalı oluyor. 5 sene önce şerefe kafasız diyenler, herhalde bugün aynı kelimeyi sarfetmekten utanıyorlardır. bence türkiye'de futbolun ord. profesörleri şeref gibi adamlardır. fakat bizde 30 kişiyi çalımlayanlarıı ord. prof, diyorlar.
sonra eski takım arkadaşım naci'den bahsetmek istiyorum. naci, portekiz’e karşı kendinden emin, rahat, akıllı, bilgili ve cesur bir futbol oynadı. fizik kondisyonu çok iyi idi ve rahatça iddia edebilirim ki fenerhahçe'de iken naci bu kadar yüksek bir fizik kondisyonuna erişmemişti.
futbolu bilen adam:ayhan
bir de ayhan’dan bahsetmek istiyorum.
ayhan, kazanabileceğimiz bir milli maçta 2-3 fırsat kaçırdı. futbolda fırsat kaçar, fakat mühim olan gol olacak pozisyonlara girmektir. işte ayhan’da bu meziyet var ve ayhan türkiye’de futbolu iyi bilen az insanlardan biri maalesef türkiye’deki ağır futbolun ritmine uymuş ve ağır oynuyor.
gelelim ayhan’ın kaçırdığı gollere. futbolcu, bir golü yüzde on beceriksizlikten kaçırır ve bunun yüzde 90'ı talihsizlikten kaçar. eğer bizim takım, portekiz maçında biraz daha hareketli olsa, 10 defa daha fazla pozisyona girecek ve portekiz değil dünyanın en iyi herhangi bir takımına 5-6 gol atacaktık.
metin yine eski metin'di, kafalara hâkim, fırsat buldu mu şutunu patlatan metin. numan ilk defa oynamasına rağmen rahattı, mustafa çok çalıştı. yaşar ise üzerinde biraz durulduğu takdirde türkiye'nin en iyi forveti olacak.
bol deplasman
biraz da yılmaz'dan bahsedeyim. yılmaz çok çabuk bir adam, fakat futbolu açıktan gidip, topu ortalamak zannediyor. halbuki bol hareket eden deplâsman yapan yılmaz, türkiye liginde en az 15 16 gol atar. sorarım sizlere yılmaz bu mevsim kaç gol attı?
yılmaz’ın görevi takımda sadece top ortalamak değildir. bir takımın santrforu ve içleri iyi marke edilmişse, açıklar gol atmıyacak mı?
forvette yer diye bir şey yoktur
modern futbolda forvet hattında yer diye bir şey yoktur. deplâsman vardır ve bunu yapmak her an için mümkündür. ama top müdafada iken, sağaçığın soliçe geçmesi deplâsman değildir. bunu top forvete geçtiği zaman yapmak maksada kâfidir. bizde bunu yapacak tipte çok oyuncu var. biz bunu portekiz'e karşı yüzde 40 yaptık. fakat bu yüzde nispeti 60'a çıksa idi, güzel oyunumuz bir galibiyetle süslecekti.
futbolculardan bunları istemek için önce şunların yerine getirilmesi icabeder.
1. saha
2. haftada bir maç
3. her gün antrenman
çamur ve kadın
bizde futbolcunun iki düşmanı var. bunlardan biri sahaların çamuru, ikincisi kadın problemi. bu iki problem de futbolcularımızın başına dert.
kadın meselesini ele alalım.
kendine bakan, cinsi hayatını tanzim eden futbolcular türkiye'de de istikrarlı futbol oynuyor, işte 33 yaşındaki naci ve 29 yaşındaki şeref, aynı kuvvet ve canlılıkla futbol hayatlarını devam ettiriyorlar.