eusebio anlatıyor: can ile yanyana oynamak isterdim
togay bayatlı'ya anlatan: eusebio
"önce size şu anda ne hissettiğimden bahsedeyim: kapanmış bir defterin tatlı acı hâtıraları ile dolu bir burukluk...
sanki çok uzun bir zaman geçmiş gibi geliyor bana. hani şu meşhur «en uzun gün gibi». günün aydınlanması lizbon'daki 5-1 lik galibiyetle başladı. doğrusu bu maçtan sonra futbolünüz hakkında pek iyi şeyler söyliyebilecek durumda değilim. ama lizbon'dan ankara'ya kadar süren yolculuk çok şeylerin değişmiş olduğunu gösterdi.
ben sahaya çıkarken her zaman karşımdaki rakibimden çekinmem, çünkü çekinirsem iyi oynıyamam. bu sefer de öyle oldu, sahaya şereften korkarak çıktım ve korktuğum da başıma geldi.
bunlar bir yana, maça o kadar hızlı girdiniz ki, metin'in ilk anlarda yakaladığı fırsat yüreğimi ağzıma getirdi. biz yamalı bir örtüye benzeyen kötü sahaya intibak etmeye çalışırken, ayağımda top tutarak arkadaşlarımın ilk şaşkınlıklarının geçmesine çalıştım. nitekim dakikalar ilerledikçe orta sahaya coluna ile birlikte hâkim olduk. fakat türk takımının baskısı ve yanlardan gelişen akınlarına bir türlü mâni olamıyorduk. hele bu arada can'ın nefis frikiğinin direğe çarpması bu değerli futbolcu için şanssızlık, bizim için ise bir alârm çanı idi. işte bu sıralarda futbol oyununda hor zaman görülen sertliklere karşılık ankara seyircisinin tepkisi bana istanbulun centilmen seyircisini arattı. daha iki gün önce antrenmanda devamlı alkışlanmıştım. ve fenerbahçe ile oynadığımız zaman ise omuzlarda taşınmıştım.
gole ben de hayret ettim...
evet, ikinci devrenin ortalarına doğru attığım gole ben de hayret ettim. frikiği çekerken elbette topun ağlara girmesini istiyordum, ama bu sadece bir ümit idi.
türk takımı sahada antrenörün verdiği taktiği başarı ile tatbik ederken maçın son 15 dakikasında can’ın yaptığı nefis hareket karşısında gayri ihtiyari oyunu bırakıp elini sıktım. can büyük, pek büyük bir futbolcu. onun ile bir defa da fiorentinada oynarken karşılaşmıştım. bartu’nun verdiği pasları ve hele son hareketini değerlendirmemek futbol sanatı için bir kayıptır. keşke can'la yanyana futbol oynasak.
maç, takımınızın baskısı ile son bulurken işte başta da belirttiğim burukluk vardı içimde. güzel bir oyun olmuştu ve gerek lizbon ve gerek ankara bizim için başarı ile sonuçlanmıştı. bu tatlı bir hâtıra idi. ama yağan şişeler ve ilerde bizi bekliyen çekoslovakya maçı ise içimi burkutuyordu. her şey bir yana, başta bartu olmak üzere bütün türk futbolseverlerine selâmlar..."