can'ın hârika oyunu 5-1'in revanşını almamıza yetmedi 1-0
kazanacağımız maçı verdik
millî takımımız, portekiz'den daha üstündü. tek golü eusebio 59 uncu dakikada frikikten attı
necmi tanyolaç ankara'dan bildiriyor
iki rakip vardı sahada.. bir silindir gibi, gol saçan bir tank gibi üzerimize gelip, bizi ezeceğinden korktuğumuz portekiz... ve bu şöhretler dağının altında silinip yok olacağından ürktüğümüz türk milli takımı.
korktuğumuz başımıza gelmedi. ne onlarda avrupa defanslarını yıldıran güçlülüğü gördük, ne bizim cephede bir yıkılış vardı. tamamen ters şeyler oldu maçta ve portekiz 1-0 değil, 2-0, 3-0 kaybedeceği maçı siyah şeytan'ın ayağından kazandığı golle aldı gitti... ucuz kurtuldu kısacası...
yazık ki, futbol oyununda ağır basan tarafa, gol kaçıran takıma puan verilmiyordu. ve yazık ki maç, kazanan taraf futbolcularının dudaklarındaki uçuklar bir mâna ifâde etmiyordu. bırakınız beraberliği, kazanabileceğimiz maçı kaybedecektik.
iki rakip vardı sahada... ezilecek sanılan ezecek duruma yükseliyor ve yirmiiki kişilik iki takım, iki değil bir yıldız yaratabiliyordu:can bartu... can'ı seyrederken «şu can; bu eusebio'nun niçin yanında değil?» diye alkışlıyorduk... yazık ki, türk millî takımının hücum hattı, böylesine bir futbol harikulâdeliği içindeki can'a rağmen sahayı mağlûp terkedecekti.
beraet eden seyirci
ankaralılar, millî takımı tutmuyor diyenler; dün ankara'da olmalıydı. bütün bir stad, hayır bütün bir başkent yaşlısıyla genciyle millî takımın emrine girmişti. eğer geçmiş yılların derinliklerinde yatan bir mahkûmiyet kararı varsa, dünkü maçtaki coşkunluk ve sevgi çağlayanı, o eski suçun beraeti olarak kabul edilmelidir.
misafirlerin beynine şişe atan kendini bilmezler ise, bu mutlu günün bahtsızları olmaktan kurtulamayacaklardır.
ilk parlayış
ilk parlayış naci'den başladı. eski günlerini yaşıyordu naci... bir sırık hamalini andıran iri yarı torres ile ilk mücadeleyi kazandı ve metin'i buldu. metin, girerken germano sert çıktı, ikisi birden yuvarlanırken germano topu eli ile çeldi. bu olayla da suriye’den gelen hakemlerin hakem olmadıktan anlaşıldı. biri ofsayt, diyor, öteki faul diyor ve galeyana gelen bir grup seyirci ellerindeki şişeleri sahaya fırlatıyordu. evet bu sinirlilik çabuk geçti ve 14. dakikaya kadar portekiz kalesini sıkıştırmaya devam ettik. can'ın fevkalâde pasları ile yaratılan fırsatlar, ortada bir delici ve vurucu adamımız olmadığı için eriyip gidiyordu.
15. dakikada ise biz bir tehlike atlattık. eusebio kendisine yapışmışçasına oynayan şereften kaçtı ve topu torres’in önüne bıraktı. bereket naci’ye.
iyi futbol oynadığımızı, yıldızlarla dolu portekiz'den üstün olduğumuzu söyleyeblilrdik. oyunu böylece götürürken 34. dakikada metin'e yapılan faulden bir frikik kazanmıştık. bu frikik maçın sonucunu değiştirebilirdi. çok yazık... can’ın 35 metreden yaptığı vuruşta top, rakip kalenin üst direğine vurup geri dönecekti.
eusebio konuşuyor
oyunun görünüşü, takımımızın gayreti ümitlenmemiz için yetiyordu. portekiz sinmiş, o koca eusebio bile ilk yarıda bir şut fırsatı bulabilmişti. ikinci yarı yediğimiz golde dahil devamlı olarak takımımızın tazyiki altında geçti. şimdi can bartu isimli bir türk çocuğu, lazio'dan misafir gelmiş bir delikanlımız, karşı taraftaki altın ayakları ve 30 bin kişiye futbolun nasıl oynandığını gösteriyordu. geriye geliyor topu alıyor, boş sahadaki arkadaşlarına atıyor, ileriye gidiyor en müsait arkadaşına pas hazırlıyor ve bizim forvet, bu şâhâne masadan aç kalkıyordu. can'ın ikramlarından ne ayhan, ne metin ne de diğerleri bir şeyler çıkaramadılar. biz, zaman zaman tek kale haline getirdiğimiz bu oyunu eusebio'nun 59. dakikada attığı bir golle kaybettik. eusebio, ceza sahasının dışından ve barajımızın kenarındaki boşluktan bir mermi gibi kalemizin köşesindeki boşluğa atıyor ve özcan sesten hızlı bu vuruşa yetişemiyordu. her şey bir tarafa eusebio'yu tanıtan, eusebio'yu anlatan bir çizgi idi bu gol.
ayhan kaçırıyor
oyunun 72. dakikasında can, bale yaparcasına rakip müdafaadan sıyrıldı ve metin'e kadar uzattı topu. metin sıçradı, yaşar'a aktardı. yaşar da ayhan'a... ayhan kaleci ile karşı karşşıya idi, atamadı. ayhan'ın kaçırdığı gol lerin kaçıncısı idi kimbilir. ve son fırsatı da metin yarattı ayhan’a, bu iş ayhan ile olmıyacaktı anlaşılan ve acemilikle birlikte bu kısmetsizliği de yenemedik sonunda.