4 ekim 1992 yer: ali sami yen stadı maç: galatasaray - trabzonspor
yazdan kalma son günlerin yaşandığı, pastırma yazı denilen günlerden biri. sabah erkenden kalktım, ibrahim abi dediğim yaşça benden 5 yaş büyük ama içindeki galatasaray sevgisi henüz 18'inde olan arkadaşla yola düştük. o günlerde gece maçları olmadığı için genelde 14.00-15.00 civarında başlıyordu maçlar ve deplasman yasağı olmadığı için tribünler yarı yarıya paylaşılıyordu. stada vardığımızda maçın başlamasına 2 saat vardı, meşhur "tükürük" köftecisinden yarım ekmek köfte ve ayranımızı alıp bilet kuyruğuna girdik. şimdi ki gibi online sistem yok, mecburen gişe kuyruğunda bekleyip, bileti öyle alacaksın. neyse biletlerimizi alana kadar 1 saat daha geçti ve biz içeri girdiğimizde maça 1 saat gibi bir süre kalmıştı.
ali sami yen'i bilenler hatırlar, eski açık ve numaralı tribünler galatasaray taraftarı, yeni açık ve kapalı trabzon taraftarı ile full doluydu. biz eski açıkta maçın havasına girmiştik bile. şarkılar marşlar derken vakit geldi ve maç başladı.
hatırladığım kadarıyla maçın 20. dakikası olurken bir pozisyonda tugay kırmızı kart gördü, aradan 3-4 dakika geçmişti ki bir pozisyonda hakem sarı kart gösterirken hakemin eline vuran uğur da kırmızı kartla oyun dışı kaldı. daha maçın 25. dakikası olurken biz saha 9 kişi kalmıştık. tribünler ise buz kesmiş olan biteni anlamaya çalışıyorduk.
biz artık maçı verdik 9 kişi ne kadar dayanırız diye kendi aramızda konuşup hakemin sülalesine "hal hatır" sorarken, feldkamp kenardan oyunculara sürekli hücum edin diye bağırıyor, bu bizim şaşkınlığımızı artırıyordu. sahada kalan 9 aslan parçası ise sanki haksızlığa isyan edercesine ne kadar ter varsa akıtıyor deli gibi koşup mücadele ediyordu. oyunun kontrolü tamamen bize geçmişti, trabzon hem saha hem tribünde şaşkın sus pus bizi izliyorlardı. biz ise takımın o mücadelesini gördükten sonra gırtlağımızı patlatmaya niyet edip tüm gücümüzle destek veriyorduk, derken ilk yarı 0-0 bitti.
ikinci yarı başlarken biz yine pek umutlu olmasakta desteğe devam ediyorduk fakat bişeyler değişiyordu o ara. bunu o gün orada olmayan kimse bilmez fakat feldkamp yedek kulübesindeki oyuncuları birer ikişer galatasaray tribünlerinin önüne yolladı, o oyuncular bize amigoluk yapıyor, bizi coşturuyor, biz ise sahadaki 9 aslan'ı coşturuyorduk.
bu baskı sonucunda golüde bılduk, hamza'nın getirdiği topa kafayı vuran hakan şükür ile 1-0 öne geçtiğimizde trabzon'un hem sahada hem tribünde gardı iyice düşmüştü. biz ise daha da coşmuş bastırkça bastırıyorduk, hakan'ın direkten dönen topu mu dersin, trabzon kalecisinin kurtarışları mı, dışarı atılan şutlar mı ? sanki sahada biz 11 kişi trabzon 9 kişi kalmış gibi bir durum oluştu. biz ise tribünde hala aynı coşkuyla stadı inletiyorduk.
maçın sonlarına doğru hem yorgunluk hem de skor avantajı için gereksiz top saklamaya ve şuursuz ataklar yapmaya başladık. feldkamp'ın kenardan "sakin oynayın" diye yaptığı hareketleri görüyorduk ve bu süre içinde de 90 dakika bitmişti. artık ıslıklarla stadı inletiyor hakem maçı bitirsin istedikçe aslında neredeyse hiç duraklama olmayan maç uzadıkça uzuyordu. şimdi ki gibi kaç dakika uzatma verildiğini gösteren tabela da yoktu hakemin iyi niyeti ve insafına kalmıştık.
artı kher an bitecek maçta boliç ile atağa kalktığımız bir anda şimdi ligtv'de yorumcu olan hamdi aslan çok sert ve faul yaparak boliçi indiriyor hakem ise bizim gibi seyrediyordu, o kaptıkları topla da ani atağa çıkıp cyzo'nun attığı golle biz yıkılıyorduk. hakem ise golün sntrasını bile yaptırmadan maçı bitiriyordu, ve kendi saatimize ve stadyumdaki saate göre baktığımızda ise hakem oğuz sarvan tam 8 dakika uzatma oynatmıştır.
biz ise berabere kalmanın üzüntüsünde değil, o oyuncuların mücadelesinin, emeklerinin, akıttıkları terin boşa gitmesine üzülüyorduk. bir hakem skandalı ile 9 kişi kalmış, bir hakem skandalı ile 8 dakika uzatma oynanmış, bir hakem skandalı ile vermediği faulden dolayı golü yemiştik. bizi üzen bu olmuştu ve takımı sahaya çağırıp sanki yenmiş gibi tezahüratla alkışlarla soyunma odasına göndermiştik.
onca gerginliğe rağmen, seyirci sayısı eşit olmasına rağmen maç sonunda hem trabzon'lu seyirciler hem de biz yolda karşılaşmamıza rağmen en küçük bir olay çıkmamış, aksine trabzon seyircisi bizi tebrik etmiştir. tabi ki o gün orada olan ben ve tüm taraftarın 1 hafta sesi kısık dolaştığı da kesin bilgilidir.
biz o gün öğrenmiştik futbolun sayıyla değil yürekle oynandığını...