1986-87 sezonunda sırasıyla bursaspor, trabzonspor, malatyaspor’u eleyen halil ibrahim ve arkadaşları finalde eskişehirspor’la karşılaşıyordu. ankara takımı bir nevi ‘anadolu derbisi’ olan maçların ilk ayağında işi bitiriyordu. halil ibrahim’in de gol attığı maçtan 5-0′lık skorla ayrılıyordu. ikinci maç artık formaliteydi. o maçta gençler 2-1 yenilse de kupa halil ibrahim’in ellerinde yükseliyordu. sonunda başarmıştı altın çocuk, iki finalden sonra kupaya dokunmayı başarmıştı. kariyerindeki en büyük zirve oydu.
alkaralarda kaptanlık pazubandını uzun süre başarıyla taşıdıktan sonra samsunspor, sakaryaspor formalarını giydi. ardından kayserispor’a transfer olup burada antrenör futbolcu olarak oynayan halil ibrahim eren 1990 yılında jübileyle futbol hayatının saha içindeki yaşamını noktaladı. sıra saha kenarına gelmişti. sırasıyla ankaragücü, aydınspor, tavşanlı linyitspor, gölcükspor ve tekirdağ 100 yıl spor takımlarının teknik direktörlüğünü yaptı.
gelin, biz bu halil ibrahim sofrasından kalkarken son sözü yine barış manço üstada bırakılım:
“barış der, her bir yanın altın gümüş taş olsa, dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa, sapa kulpa kapağa itibar etme dostum. içi boş tencerenin bu sofrada yeri yok.”