türk milli takımının, kaliteli oyuncular barındırsa da takım olarak özgüvenin az olduğu, bir önceki dünya kupası elemelerinde son maça kadar dünya kupası'na katılma şansı sürdürülmüş olsa da, katılamadıktan sonra yapılan teknik direktör değişikliği, piontek dönemindeki yeni yapılanma ile yeni bir başlangıç ama önceki kötü dönemlerin de etkisi ile çabucak yine kötü sonuçların üst üste geldiği bir dönemde oynanmıştır bu maç. avrupa şampiyonası 1992 elemelerinde alınan ilk yenilgiler ve sonra şansın kaybedilmesi halkı üzse de son maça kadar galibiyet ve beraberlik alamadığı gibi gol de atamamış olan milli takımın alacağı bir galibiyet, en azından gelecek adına umut olması için başarı olarak düşünülmüş, herkes inönü stadı'nda oynanacak bu son maçı umutla beklemeye başlamıştı.
maç başlamadan önce inönü stadı'nın tribünleri tıklım tıklım dolup kapılar kapanmıştı, hiç unutmam. hatta okuldan 1-2 arkadaşım maça gitmiş, çok zor girdiklerini, kale arkasında ayaklarının zaman zaman yere basamadığını anlatmışlardı, biri girememiş hatta. piontek'in dolu tribünleri görünce "maçın biletleri bedava mı?" diye sormuş olduğunu da hatırlarım. bedava değildi bildiğim kadarı ile ama yine de çok ucuzdu diye hatırlıyorum.
maç aslında irlanda cumhuriyeti için daha çok önemliydi. çünkü o zamanlar dört takımdan oluşan grupta finallere sadece lider takım kalabiliyordu. ingiltere ile irlanda cumhuriyeti de liderlik için yarışıyordu. maçtan önce ikinci sırada olan irlanda bizi yenip ingiltere'nin polonya'da yenilmesini ümit edecekti. maça da hızlı başladılar. o dönemlerde mick mccarthy uzun taç atışları ile etkili olurdu, orta gibi taç atardı. nitekim bu taçlardan birinde 8. dakikada bryne'ın vuruşu kötü olsa da kalecinin de hatası ile gol gelmişti.
yeneni ilk gol moralimizi bozmuştu tabii ama maçın başıydı daha. 5 dakika sonra sanırım orhan çok iyi bir ara pası ile kaleci bonner ile karşı karşıya kalmış, bonner de hızlı orthan'ı ceza sahası içinde düşürmüştü. kazanılan penaltı herkesi heyecanlandırmış, rıza'nın penaltı golü ile stattaki türk seyirciler çılgın gibi sevinmeye başlamıştı. sanki öne geçmiştik. trt'de maçı anlatan akın göksu da bu heyecanla önce "bir sıfır öne geçiyoruz" demiş, sonra düzeltmişti. ilk yarı daha sonra başabaş geçip 1-1 bitmişti. 2. yarı başında oyuna rıdvan girince heyecanlanmıştık iyice, kazanacak mıydık acaba? ancak 53. ve 58. dakikalarda sanırım ölü toptan üst üste gelen iki gol bütün ümitlerimizi altüst etmişti. hala ölü toplar canımızı sıkar zaten.
maç 3-1 bitmişti ve turnuvada bütün maçlarımızı kaybedip hiç puan alamayarak büyük bir başarısızlığa imza atmıştık. ama yine de spiker, en azından bu maçta ilk golümüzü atmış olmamızın da önemli olduğunu belirtip teselli bulmaya çalışıyordu. "şerefli yenilgiler dönemi" olarak bilinen bu dönem, böyle bir dönemdi işte. hem zaten yenildiğimiz takım da çok iyi futbolculardan oluşan bir takımdı.
irlanda cumhuriyeti bu maçta bizi yense de istediğini alamadı. çünkü ingiltere, polonya deplasmanında 1-0 geriye düşse de sanırım lineker'in golü ile beraberliği yakalayarak ihtiyacı olan bir puanı aldı ve liderliğini koruyarak 1992 yazında isveç'te oynanacak avrupa şampiyonası finallerine katılmaya hak kazandı.