ikinci turdaki rakip, dönemin yenilmez armadası liverpool'dur. eldiven giymeye tenezzül bile etmeyen, ortalanan topları bizim forvetin kafasının üzeriden tek elle toplayan kaleci clemence ile başlayan takım tertibinde yok yoktur neredeyse ancak takımın sembolü, ele avuca sığmayan orta saha oyuncusu kevin keagan'dır. o günden tanıdık bir isim de john benjamin toshack'tır. sonradan antrenör ve biraz da tuhaf olan toshack'ın yakın tarihli bir röportajda maçın topunun normalin iki katı büyüklüğünde bir balon gibi olduğu iddiasına bakmayın, adalının en doğru sözü "üç pası doğru dürüst yapamadık"tır. o maçtan hafızamda kalan en belirgin iki sahneden biri kaptan cemil'in clemence'i ters köşeye yatırdığı penaltı golü ise, diğeri de ali kemal ile keagan'ın el sıkıştırıldığı kurgu fotoğraftır. ali kemal'in, keagan'ı nasıl gölgede bıraktığına şehadet eder ümit aktan'ın heyecanlı sesi. ve, rahmetli cemil usta'nm soğukkanlı plasesini ciğeri yırtılırcasına anlatır, birçok trabzonsporlu gibi benim de uzun yıllar sakladığım bant kaydında. dinledikçe gözlerim tatlı tatlı dolar, o güne tekrar dönüp, o maç için ankara'dan kalkıp gelen, çok sonranın başkan yardımcısı ismet kalafatoğlu ile sevinçten kucaklaşırız, bir kez daha, bir kez daha...
dönemin güçlü ekibi liverpool, o yenilgiden sonra uzun süre mağlubiyet görmez ve avrupa şampiyonu olur. ingiltere'deki rövanşı da farklı alır. kadir özcan'ın sarı kart cezası nedeniyle savunmanın ortasında bekir barçın'ı oynatmak zorunda kalan trabzonspor, ada futbolunun yüksek toplu oyununa karşı koyamaz. ilk on sekiz dakikada gelen üç golle kupadan elenir.