'yakışıklılar' ile 'tipsizler'in maçı kenan başaran hurriyet.com.tr 29 ağustos 2014
bu topraklarda ilk futbol maçının 1890’da izmir bornova’da oynandığı bilinirdi. oysa ki tarihçi mehmet yüce’nin ulaştığı yeni bilgilere göre ilk futbol maçı kadıköy’de ‘yakışıklılar’ ile ‘tipsizler’ arasında oynandı. yarım saati de rugby olarak oynanan maçta bol bol gol atılmış ama skor meçhul.
mustafa denizli'den süper lig'e süper analiz
süper lig’de perde, fenerbahçe ve galatasaray’ın 4. yıldız kavgasının gölgesinde 57. kez açılıyor. 4. yıldız demişken, fenerbahçe çevresi, geçen sezonun bitiminde ligden önceki şampiyonlukların da hesaba katılması gerektiği söylemini dillendirdi. evet, futbol bu topraklarda adı ‘süper’e dönüştürülen deplasmanlı türkiye 1. ligi ile başlamadı. ondan önce de ligler, şampiyonalar vs. düzenleniyordu.
süper lig'in rakamı: 20
peki bu topraklarda futbol topu ilk ne zaman dönmeye başladı? halihazırda yaşayan en yaşlı kulübümüz beşiktaş’ın kuruluş yılı olan 1903’te mi? elbette hayır. beşiktaş’ta futbol faaliyetleri ancak 1910’da başlar. galatasaray’da futbol siyah beyazlılardan çok daha önce başlar, keza fenerbahçe’de de...
ilk tarih: 1880
ama bu demek değil ki bu topraklarda ayağı topa ilk dokunanlar sarı kırmızılı veya sarı lacivertliler... onlar da değil ve yine bilinen tarihin de çok ama çok öncesinde meşin yuvarlağın macerası başlamıştır.
memlekette ilk futbol müsabkası günümüzden bundan tam 134 yıl önce oynanmış. evet, bizler bugüne kadar ilk maçın izmir’de ingiliz denizcilerle bornova’da yaşayan ingiliz gençleri arasında 1890’da oynandığını biliyorduk. ancak futbol tarihçisi mehmet yüce, klişe tabirle, tarihin tozlu sayfalarında ve özellikle de gazete sayfalarında yaptığı titiz ve zorlu bir incelemeyle bu tarihi 1880 yılına kadar geri götürebildi. üstelik yazarın bulduğu kaynaktan edindiği izlenime göre ilk futbol müsabakasının tarihi çok daha eskiye de dayanıyor olabilir...
yarım devre futbol, yarım devre rugby
iletişim yayınları’ndan mehmet yüce imzasıyla çıkan ‘osmanlı melekleri’ kitabı, futbol tarihimizin ilk cildi oldu. 1875-1923 dönemini ele alan kitaba göre kayıtlarda bulunan ilk maç 27 kasım 1880’de
istanbul’da oynandı. bir öğleden sonra oynanan maçın adresi ise kadıköy. daha da ilginç olan şu: maçın ilk yarım saati futbol, ikinci yarım saati de rugby kurallarıyla oynanıyor. o zaman kurulan ilk kulüpler genelde iki branşta da faaliyet gösteriyordu. peki bu ilk maç hangi takımlar arasında oynandı? ‘yakışıklılar’ ve ‘tipsizler’! gelin burada kitabın sayfalarından doğrudan alıntı yaparak bu muhteşem futbol hikayesini öğrenelim: “geçen cumartesi günü kadıköy’de constantinople football club üyeleri ilk yarım saati ‘association’ sonrasında da ‘rugby union’ kurallarıyla bir futbol maçı yapmışlardır. yakışıklılar ve tipsizlerden oluşan iki takımın maçında bol gol gördük. maça kulüp üyelerinin büyük bir bölümü havanın yağışlı olması ve hastalık gibi mazeretlerden katılamadı.
bu yüzden maç yetersiz sayıda oyuncu ile yapıldı. yarım saatlik birlik kuralları ile oynanan maçtan sonra yapılan rugby maçında bay block ve graves güzel sayılar yaptılar. öğleden sonra yapılan maç sırasında tuhaf bir gelişme de yaşandı. bir atak sırasında çizginin içine giren bir ‘muhacir’ (muhtemelen kırım savaşı göçmeni) o sıra birbirleriyle çarpışan oyuncuların arasında kalarak fena halde yaralandı. umarız önümüzdeki hafta katılım daha çok olur da daha güzel maçlar izleriz.”
bir stadımıza la fontaıne’in adı verilsin!
bahsettiğimiz isim, jean de la fontaine değil. osmanlı payitahtı’nda futbolun yeşermesini sağlayan fransız asıllı ingiliz spor adamı james la fontaine...
kitaptan öğrendiğimiz değerli bilgilerden ikisinden daha söz edip noktayı koyalım: ilk türk futbolcusunun fuat hüsnü kayacan olduğunu bilirdik. oysa ki mehmet yüce bu bilgiyi de tazeliyor ve ilk
futbolcumuzun constantinople futbol kulübü’nde oynayan osman efendi olduğunu ortaya çıkarıyor.
bugünlerde de şahitlik ediyoruz; bir çok tesise aramızdan ayrılmış veya hâlâ aramızda olan spor şahsiyetlerinin adı veriliyor. peki neden bir tesise de la fontaine adı verilmiyor? hayır, ‘masal okumuyorum’! jean de la fontaine’den değil james lafontaine’den; yani izmir’den istanbul’a gelerek, osmanlı payitahtı’nda futbolun yeşerip gelişmesinde büyük katkıları olan, ali sami yen’in de övgüyle bahsettiği fransız asıllı ingiliz spor adamından söz ediyoruz. dileriz ki bir gün bir stadımıza da james la fontaine adı konur ve futbolumuzda da ‘masalımsı’ bir dokunuş hayat bulmuş olur...