inter karşısına çıkarken nedense trabzonspor için büyük çoğunluk karamsar görüşler içerisindeydi, italyan ekibi dönemin yıldızlarını kadrosunda bulunduruyordu. kaleci zenga, bergomi, coilovati, altobelli, belçikalı coeck, alman hansi müller şu an anımsayabildiğim oyuncular. fakat bizler maç öncesi yaptığımız toplantıda rakibimizin gücünden korkmadan elimizden geleni sahaya yansıtmaya çalışacağımıza dair birbirimize sözvermiştik. avni aker'de, coşkulu bir taraftar desteğiyle götürdüğümüz oyunda beklediğimiz gol 89. dakikada tuncay'dan geldi.
bütün türkiye bu golle ayağa kalkmıştı. maçtan sonra soyunma odasında müthiş bir sevinç vardı. sahamızdaki iki hayati karşılaşmayı lehimize çevirerek kendimize güvenimizi tekrar kazanmış ve hakkımızda olumsuz düşünenleri yanıltmıştık.
sorumluluk bilinci yüksek, "ben" değil "biz" olgusuyla donanmış bir ekiptik. kötü sonuçlardan sonra bile hiçbir zaman birbirimizi suçlamadık, karamsarlığa düşmedik. görevimiz çok ağırdı. yabancı teknik adamlara ve oyunculara sahip üç büyük istanbul kulübünün arasından sıyrılıp, türk teknik adam ve futbolcularının gücünü bir kez daha göstermenin hesaplarını yapıyorduk.