ilk basımı 2004 olan islam çupi'nin "olaylar, sağbekin lahana dolmasını yemesiyle başladı" kitabından;
kralın müşterek kafesi "tembel pabuçlar..."
basın olarak tanju'nun üstüne acımasız bir kalemle yürümek, fotoğraf objektiflerini hep özel hayatının kuytuluklarına çevirmek, sanlaşmış bir kartın görev alanına girer mi?
gazeteci, bir futbol maçının seyirlik parçalarına giren oyuncu kalabalığının bir kısmını görevini yaptığı için övecek, bu işlevde randıman dışı kalanı da tenkit edecektir.
bu doğal ödevidir, gazetecinin...
fakat bir gazeteci, o oyunda kalması gereken tenkit hakkını orada bırakmayıp, hafta başından beri gelişecek olaylarda, yazılmış adamın peşinde mutlaka ona kulp takarak bir tenekeci gibi dolaşıyorsa, basın görevi objektiflikten çıkar, amaçları belirsiz bir güdümlü kazanın bulamacına düşer.
tanju, profesyonel işinin gereği çıktığı her maçta, basının "iyi" veya "kötü" diyen tercihlerine muhatap olacak ve yaşamın her alanında olduğu gibi, tenkit denen bir gazete denetiminden nasibini alacaktır.
* * *
görevi "yazma" olan basın ile konumu "yazılma" olan futbolcu arasında, o andan itibaren uyulması gereken bir centilmenlik anlaşması girer...
tenkit kinci değil, yapıcı olacak. tenkit kelimeleri ve cümle yapısı ile belli bir yazı nezaketini koruyacak, çala kalem bir silindir insafsızlığı içinde müstahak kılınanı, her tarafından vurulan bir kum torbasına çevirmeyecek.
tenkit, yaşama imkânı olan bir hastaya en kuvvetli zehiri verme sadizmi değil, onu sağlıklara çevirmenin en insancıl cimnastiği olmalıdır.
ve hele basının, "bu adam bitti, bu adam yedek kulübesine gönderilmeli, hatta sezon sonuna kadar kadro dışı bırakılmalıdır" diye, çok kesin ve acımasız bir yargıya kadar yürümeye hakkı var mı?
kulübün yasal yönetim kurulu varken, o yönetim kurulunun takımın başına tam yetki ile getirdiği bir teknik heyet görev yapıyorken, ortada maç onbiri için nispeten söz sahibi olan futbolcular grubu bulunurken, bütün bu icra organlarını yok sayıp tanju ile ilgili karan basının vermeye kalkması, yetki sahalan düşünüldüğünde, fazlaca yayılmış bir hak tecavüzü değil mi?..
* * *
1961 yılında akşam'da yazıyorum.
bütün zamanların erişilmez santraforu metin oktay'ın başlıyan ligin ilk yedi haftasında tek golü yok. bu neye benziyordu, bilir misiniz? her gün yüzlerce kişinin vurulduğu bir kovboy kasabasında, filmin baş oyuncusunun şemsiye ile dolaşmasına...
bir futbol ve gol şimşeği olan metin oktay'ın vücüduna bir nuzul inmişti sanki...
en zaptedilir top ayağının altından çıkıyor, müthiş gol güveni anlaşılmaz bir korkaklığın stresinde yürüyor, kısa mesafelerdeki müthiş sürati uzun bir saha dalgınlığının duruculuğunda kesiliyor, yer ve hava dengelerinde akıl alaz bir güçle kullandığı vücudu ve kafası, her çıktığı maçta kendisini terj etmiş organlar olarak, alanın aut noktasında duruyoyordu.
tarafımdan kaleme alınmış, "tembel papuçlar" yazı dizisi, o an patlamıştı. akşam sütünlarında... ve üç gün devam etti, ancak...
başta gündüz kılıç ve abdi ipekçi olmak üzere sözü kulak arkası edilemez galatasaraylılar yine saygın bir kulüpçü olan akşam genel müdürü osman n. karaca'ya telefon ederek metin oktay'ın özel hayatı ile ilgili çok gizli dehlizleri açtığı gerekçesi ile bu yazı dizisini yayından kaldırdılar.
35 yıllık yazı hayatımda bitirilmeden biten tek tefrikamdır, "tembel papuçlar"...
büyük metin, ölümsüz metin, bu yazı dizimden hangi ibretleri kağıt yığından alıp içine soktu, benle ve kendisi ile hangi hesaplaşmaları yaptı, kendini ayağa kaldırmak için hangi kişisel ve haysiyetsel dövüşlere yeltendi bilmiyorum.
ama o yıl da dahil olmak üzere 3 kere daha gol kralı oldu.
* * *
yaptığı basın toplantısı ile aynı sıkıntıların, aynı kesif baskıların içine düştüğü belli olan tanju'ya ne yapılabilir?
yeni bir "tembel papuçlar" yazı dizisi, kaybolmuş nice yıllar, gelenekler ve futbolcu tiplemesi düşünüldüğünde, ihtimal fransız akademisinde okunacak bir ilkokul müsamere şiiri kadar yavan olur.
ben tanju'yu oynadığı günden beri metin oktay'a benzetip, metin oktavla mukayese etmedim.
tanju da hiçbir gün, ne metin oktay'a benzemek, ne de onunla mukayese edilmek gibi bir taklit ticareti yapmadı.
şimdi kaderleri çakışıyor, galiba.
bu kere tanju "tembel papuçlar" kafesindeki yeni kraldır.
metin'i taklit edebilse keşke...
19 eylül 1992
not: yazının yazıldığı tarihten önceki son fenerbahçe maçına yazdım...