ilk basımı 2004 olan islam çupi'nin "olaylar, sağbekin lahana dolmasını yemesiyle başladı" kitabından;
nezihi, insandan bir kaya
bacak ritmi, kalça ritmi, oynak bir beli yoktur, nezihi'nin... fakat sahanın neresine dikilirse dikilsin bir kayadır, nezihi...
bazen doruk poyrazlarının daha soğukladığı, daha taşlaştırdığı kışı kış olduğuna pişman ettiren bir kayadır.
futbol insanlarının kolay adım atamadığı, atamayacağı bir korkunçluktur.
bazen lodosu çok totaliter olan bir denize tek başına direniş diken bir küpezdir, nezihi...
deniz gelir vurur, deniz tokmak, balyoz olur, orasından burasından direniş çalar, hacim yürütür.
küpez bir doğa kuralıdır, bir doğa dengesidir. sonunda küpez bulunduğu yerde kalır, deniz geriler deniz kabarmaya başladığı noktaya mecburen çekilir. saha denizinde böyle bir inat adamı, inat anıtıdır. nezihi...
* * *
fenerbahçe'ye geldiği gün, belki yirmi dokuz yaşlarını sürdüren futbol rabbiyesi silinmiş bir emekli idi. sabıka kaydı bununla da bitmiyordu, nezihi'nin... sarı ve kırmızı kartlara boyanmış futbol futbol hayatının asansörü gizli bir elin düğmeye basması ile beyin denilen üst kata çıkacak, sonra da kafa kapısına haksız bir kartvizit asılacaktı: deli...
nezihi fenerbahçe formasını giymeye başladığından itibaren, ilk kişiliğine bıçak çekti, kundağa soktuğu ikinci kişiliğini alabildiğine bir kalori disiplini içinde büyüttükçe büyüttü.
neydi bu sağlık reçetesi?
futbola takım arkadaşlarına, takım bağlantılarına görülmemiş bir sevgi ve saygı... paraya karşı atan yüreğe ve paraya koşan adeleye karşılık, amatörlüğün en kutsal dövüşkenliğini vücuduna sokması... cesareti, etkinliğini hiç azaltmayan mücadele adamlığı görev sevgisi, kazanmaya yaktığı ateşi hiç söndürmemesi...
nezihi kayasının coğrafik çetelerinde bunlar yazıyor, işte...
* * *
futbol yaşamı boyunca sahada yazdığı oyun alfabesinde, hiç "a" milli takım harfi olmadı, nezihi'nin...
türkiye'de a takım'a futbolcu seçenlerle türkiye'de kavun karpuz seçenlerin beyin ampulleri aynı "mum"da yandığı için, babıâli'nin çalan tüm ikaz sirenlerine rağmen alim-malum zevat nezihi'yi büyük defans dövüşleri gerektiren eleme oyunlarının hiçbirisinde oynatmadılar.
adres nosyonuna karşı kuru beyin değil sulu beyin taşıyanlar, roma diye, romalı perihan'ın kapısını çalarken nezihi'nin ziline dokunmak niye?..
a milli takım'daki şeref kavramı, amatör ehliyet profesyonel ehliyet ve ağır vasıta ehliyeti dikkate alınmadan her boş ele verilen bir direksiyon şerefi ise, fenerbahçe'deki nezihi, ne büyük şereftir benim için...
27 ocak 1990
not: yazıdan öncesi son fenerbahçe'nin maçına yazdım...