maçın oynandığı gün yiğen alperen, kuzen fahriye, hakan ve eşi özlem ile metallica’nın by request turu dâhilinde itü stadyumunda verdiği konserdeydik. hepimiz arjantin’i tutuyorduk.
alperen, bir türk gazetecinin kirk hammett’e “konser sırasında dünya kupası finali oynanacak” diye sorduğunu ve onun da şakayla karışık, “isterseniz bir dev ekranda da onu yayınlayalım” dediğini anlatmıştı.
konser sırasında birkaç kez skora baktık ve tıpkı hakanın tahmin ettiği gibi, arjantinin katı ve iyi defansı yüzünden maç 0-0 devam ediyordu.
konserin ardından çıkışa doğru döndüğümüzde birden dev ekranda final maçı yayınlanmaya başlandı. gülüştük. çıkışa kadar yan gözle maçı takip ettik ve istanbul’un güzel trafik sorunuyla burun buruna geldik. zira konserden çıkan kalabalık yüzünden, ne dolmuş, ne metro, ne de taksi bulunabiliyordu. bulunan taksici de zaten bir saat muhabbet edip uzağa giden müşteriyi bulmaya çalışıyordu. biz de haliyle yürümeye başladık. fahriyenin evine 4.3 km uzaktaydık. aslında her gün ortalama 2-3km yürüyen biri olarak çok da uzun bir mesafe değildi ama bir haftadır yaşadığım bel sorunu, konser sonrası haliyle nüksetmiş ve şiddetini arttırmıştı. üstüne üstlük bir de alperen'in de belinde benzer bir ağrı vardı ve aklım bir yandan da ondaydı. ama mecburen yürümeye devam ettik.
derken bir binanın önünden geçerken güvenlik görevlilerinin izlediği maçta götze’nin attığı golün tekrarının yayınlandığını görüp üzüldük. dakikayı sorduk bitime 2 dakika vardı!
birkaç dakika sonra da yürüyüşe mola verdiğimiz benzinlikte almanyanın kupaya ulaştığını gördük.
kısacası hem arjaintin kaybetmişti hem de daha yürüyecek çoook uzun bir yolumuz vardı ve belim felaket durumdaydı!