göğsümüzü gere gere her defasında “sarıyerli olmak ayrıcalıktır” der ve bu ayrıcalıktan her gün nasibimizi alırız. havasından mı? suyundan mı? bilinmez ama tezahüratlarımıza konu olmuş hacı osman yokuşunu iner inmez gördüğümüz manzara ile tüm günün stresini atarız. lacivert beyaz bizler için yaşam kadar yakın, ölüm kadar gerçektir. lacivert beyaz bizlerin hayat felsefesidir, havasıdır, suyudur, aşıdır ve aşkıdır. kimsenin sarıyer hakkında yalan yanlış konuşmasına izin vermez, ona nimetimiz gibi sarılır sahipleniriz. sarıyer sevdasını birbirimizden kıskandığımız anlar da olur, çocukça olsa bile birbirimize sarıyer’i daha çok sevdiğimizi kabul ettirmeye çalışırız. kimimiz dedesinden babasından almıştır bu sevgiyi, kimimizin ise bir vesile ile kalbinde doğmuş ve yaşamıştır. kısacası sarıyer hepimizin ortak noktasıdır. sarıyer’in başarısını 13 yıl süren 1. lig serüvenine sığdırmak imkânsız, imkânsız olduğu kadar da anlamsız olur diye düşünüyorum. türkiye 1. ligine çıkmak için 42 sene ne mücadeleler verildi. çok iyi hatırlıyorum 1979 yılında babamın vesilesi ile sarıyer spor kulübü’nün alt yapısında oynamaya başlamam lacivert beyaz renklere aşık olmamın da başlangıcı oldu. altyapı takımları genelde maçlarını beylerbeyi stadında oynardı. maç günü rahmetli hamdi hocamızın istediği saatten önce şu an yerinde yeller esen kulüp binamıza gelir, hareket saatine kadar alt kattaki hizmet binasını gezer, duvardaki resimlere alınan kupalara bakar sarıyerliliğimizle gurur duyardık. sarıyer’in sembolüydü o bina, sarıyer’e hangi yabancı adımını atsa o binaya bakıp sarıyer spor kulübü’nün varlığını hissederdi. mehmet kalkavan, baba hayri, mahmut kocabal, rıfkı soysal, erdem acar, engin ülker ve adını yazmadığım birçok futbolcumuzun onur mücadelesine şahit oldum. derme çatma barakada yapılan taktik çalışmaları, antrenman ve maç sonrası banyo yapmak için bidonlarla taşınıp güğümlerle ısıtılan sular ve bakıma alınıp boyanan kramponlar, merdaneli çamaşır makinesinde yıkanan formalar, tozluklar, şortlar… 42 yıllık 1.lig özleminin bittiği seneye kadar sarıyer denince insanların aklına muhallebisi, böreği ve balığı gelirdi. bu yıldan ilk akla gelen sarıyer spor kulübü oldu ve insanların beynine mütevazı semt takımı olan sarıyer’in başarıları kazındı. boğaziçi’nin temsilcisi türkiye 1. lige “renk getiren takım” olarak gazetelerin manşetlerine taşınmış ve futbolseverlerin gönlünde taht kurmuştu. 3 büyükleri üst üste deviren, zirveyi zorlayan, üçüncülüğünü 4–3 fenerbahçe mağlubiyetinin ardından galatasaray’a kaptırarak uefa kupası kapısından dönen, yıllardır türk futbol takımlarının almayı başaramadığı balkan kupasını kazanarak bizlere bu gururunu yaşatan takımdır sarıyer. bu başarılı dönemin en büyük payı sevgili başkanımız erdal aksoy ve ekibine aittir. dönemin en klâs futbolcularından erdal keser’in borissia dortmund’dan transfer edilmesi için 100 kadar bir taraftar topluluğu ile başkan’ın vehbi koç vakfı lisesi’nin yanındaki yalısına gidip “erdal keser sarıyer’e yakışır” ve “büyük başkan” tezahüratlarının ardından transferini gerçekleştirerek büyük sükse yapmamıza neden olmuştur. erdi’yi transfer eden fenerbahçe o tarihe kadar türkiye liglerinin en pahalı transferini yapmıştır. aynı futbolcu 1 sezon fenerbahçe’de oynadıktan sonra yine aksoy döneminde sarıyer’e kazandırılmış, mustafa yücedağ ve rıdvan dilmen de onun başkanlığı sırasında sarıyer formasını milli takımımızda onurla temsil etmişlerdir. sarıyer’e beyaz martılar unvanını kazandıran maral öztekin’i unutmamak lazım. sarıyer’in vizyonunun değişmesine onunda büyük katkısı oldu. hatta bir gün eski yöneticimiz mustafa taviloğlu’nun boğazdaki villasının teras katında yöneticilere verdiği yemeğe katılan öztekin, bedii tümer ile bebek koyunda kanat çırpan martıları izlerken, bedii bey’in “beşiktaş’ın simgesi kartal, fenerbahçe’nin kanarya, galatasaray’ın aslan, bizim niye bir simgemiz yok” demesinin üzerine öztekin, amblemimizin balık olduğunu kendisine ifade etti. fakat balık bir coşku unsuru olmuyor diye konuşmalarının ardından aynı anda ikisinin ağzından keşke martı olsaydı diye bir cümle çıktı. o dakikadan itibaren martılar bana çok sevimli gelmeye başladı diyen maral öztekin “ben bunu işleyeceğim arkadaşlar, kara kartallar, sarı kanarya olur da, beyaz martı niçin olmasın” diyerek hemen zihni hazırlıklara başlamış ve yılın sezon açılışında yaptığı konuşmada taraftarlara ve basın mensuplarına bunu açıklamıştır. işte o gün bu gündür sarıyer’imiz beyaz martılar diye anılmasına vesile olmuştur. zaman zaman 3 büyükler diye adlandırılan takımların sempatizanı olan hakemlere, federasyon başkanlarına, milletvekillerine takıldık, zaferlerimiz elimizden alındı. senesini hatırlamıyorum ama trabzonspor deplasmanında uzatma dakikaları oynanırken ceza sahası yayına kadar açılan kaleci şenol güneş’in üzerinden ağlarla buluşan golümüzü hakem “top havadayken maçı bitirmiştim” diyerek geçersiz saymıştı. bilhassa beşiktaş maçlarında erman toroğlu’nun birçok kez hedefi olduk, puanlarımızı gasp etti, anlamsız kartlarla oyuncularımızı müsabaka dışına attı. şimdi ise kendisi sütten çıkmış ak kaşık rolünü oynayarak yaptığı televizyon programında hakemleri beğenmiyor. özcan oal denen şahısı unutmak mümkün mü? amigo tarık’ın kardeşi oal’ı sarıyer’in kanını emen vampire benzeten karikatürlere konu etmişti. üzerimize oynanan tüm oyunlara rağmen hiçbir takımın kuyusunu kazmadık, adımız şikeyle de anılmadı rakibe yatan takım olarak ta. lacivert için oynadık beyaz için saldırdık yıllar boyunca. şanssız geçen sezonların ardından maalesef 2.lig b kategorisinde mücadele ediyoruz. birçoğumuz grubumuzda olan takımlar ile yapılan maçları sindiremedikleri için tribünlere gelmiyor. bazılarımız ise yönetimi eleştiriyoruz bu nedenle takıma sırt çeviriyoruz. hâlbuki bizim sesimiz olan sarıyer’imize bu şekilde davranmamalıyız.. tribünleri doldurarak en kısa sürede süper lige çıkmanın hesaplarının yapılmasına itici güç olarak katkıda bulunmalı, futbolcularımızı, yönetimimizi, teknik heyetimizi alkışlamalıyız. eminim ki dolan tribünler ile yusuf ziya öniş stadından hiçbir takım puan veya puanlar alarak çıkamaz. son olarak, grupbeyazmartı’dan bahsetmek istiyorum. bildiğiniz gibi grubumuz yaklaşık 2,5 yıl önce kuruldu. internet ortamında sarıyer’imizin sesi olan bir sayfa bulunmuyordu. sarıyer sevdalıları olup bitenleri bilmiyor, kulaktan dolma sözlerle gelişmelerden haber alıyordu. sevgili kadir uzuner arkadaşımız ise izmit’te yaşadığı halde içindeki sarıyer sevgisi ile bu açığı kapatmak için çabalıyordu. kendisi ile konuşarak bu yükü onun omuzlarından almaya karar verdik. çünkü daha güncel haberler hazırlamalı kulüp ile iç içe olmalıydık. bu eksiği tamamlamak, taraftarı bir çatı altında toplamak için bu yola baş koyduk ve kısa zamanda belirli bir sayıya ulaşıp adamızdan sıkça söz ettirdik. maçlara parasını ödeyip biletini alarak giren, takımını destekleyen, küfre şiddetle karşı olan, futbolcusuna ve yönetimine sahip çıkan bir grup olarak yerimizi aldık ve almaya devam edeceğiz. bu yazımı 05 mart 2006 günü yazdığımdan dernekleşmeden de bahsetmiştim. şimdi o satırlarımı ileriki tarihlerde konuşulmak üzere siliyorum. sizlerden ricam sarıyerliliğimiz sanallıkta kalmasın, kulübe üyelik formlarını bizden temin ederek canımızdan çok sevdiğimiz sarıyer spor kulübüne üye olalım. kulübü iyi yönetenlere oylarımız ile destek, kötü yönetenlere ise kongrede doğacak olan konuşma hakkımızla hesap soralım. maçlarımızda birlik olarak aynı tribünde yer alalım en azından bu güzelliği gözler önüne serelim.