ilk basımı 2002 olan islam çupi'nin "futbolun ölümü" kitabından;
yeni dünyada eski bir top...
karavel tipi 15 metrelik pinto adlı amiral gemisi ile 1492 yılının ılık bir nisan sabahında, atlas okyanusu'na açılan kristof kolomb, o ürkütücü, o aşılması zor ummanın sonunda, amerika'yı avuçlayacağına inanıyor muydu?..
bitmez gibi görünen bir deniz, sert ve çabuk yön değiştiren haşin rüzgârlar, uzayan yolculukta tayfaların her gün başkalaşan direnç eksiklikleri, seren direğinde "kara göründü" diye bağıran gözcünün sesine kadar, kimbilir hangi insan kahırlarının dayanılmaz çimdikleri atıldı o okyanusta.
büyük denizci, usta belki de deli denizci, bu inanılmaz başarıyı kovaya benzer koca bir tahta kupaya konulmuş bir şarapla kutlarken, bu bir ucundan bir ucuna gidilmez koca kıtanın, bulunuşundan 502 yıl sonra, bir dünya kupası finaline ev sahipliği yapacağını düşünebiliyor muydu acaba?..
hayatında ayağına belki hiç top sürmemiş, ihtimalen tribünden tek gün seyretmemiş kristof kolomb, şimdi 502 yıl sonra başını yattığı yerden kaldırıp o koca kıtaya baksa, acaba bu dev organizasyon için, hızlı bir "aferin" çeker miydi?..
anarşiden, yüksek katlı deprem gibi korkar amerikalı... tvden eski kıtanın futbol yayınlarına göz ucu ile bakan amerikalı, stad taşkınlıklarına, tabanca ve bıçağın ucuna inmiş hooliganizme bakıp, genel bir koronun ferdi olmaktadır. "spor diye, bu baş belasını mı sokacağız ülkeye..."
şiddet olaylarından kaynaklanan bu genel ilgisizlik ve soğukluk, amerikalının futbola fünyesi kolay çekilecek bir yuvarlak bomba gibi bakması, sponsorlar ve organizatör kitleyi de, bir boşvermişlik ve atalete sevketmiş olacak ki, yeni dünyada şimdilerde futbol adma, "başını kuma gömmüş" koca bir kıta görünümü var.
hattadan çıkıp, hakikate yaklaşan bir ortak feryat, nerede ise "amerika'nın sesi" olacak yakında...
"futbolu ingilizler icat edip dünyaya yaydılar. ama öyle yayıldı ki futbol, amerika'da ölecek."
los angeles olimpiyatlan'nda, açılış hayreti olacak roketle havaya adam uçuranlar, yeryüzü ile gökyüzünü dansa davet eden amerika'nın gösteri ve oyun teknolojisi, dünya kupası ve futbol gündeme geldiğinde, olaya hâlâ ölü toprağı serpmekle meşguller...
televizyon şirketleri ve sponsorlar düğme açma ve cep kurcalamada, bir sam amca hovardalığı yerine, bir kararsız kasım portresi çiziyorlar.
italya 90'ın tv'de seyredilme oranı yüzde 3'e inince, amerika'nın beyaz cam imparatorları, futbol için ampul yakmayı, "boşuna akacak musluk suyu" şeklinde bir ekonomik israf esprisinin kelimelerine asıp duruyorlar.
haziran'da isveç'te yapılacak avrupa futbol şampiyonasında maç başına 5 bin seyirci toplanacağını belirten ön tahmincilere göre, bu rakam yeni dünyada daha düşük bir oranda seyredecek ve amerika'da oluşturulmaya çalışılan futbol kapitali, büsbütün ürkek kapıların arkasına çekilecektir.
dünya kupası final organizasyonu için, yeni dünya bir belirsizlik ülkesi olurken, bu şampiyona için ev sahiplik payesine erişmek için, 27 şehir kıyasıya mücadele ederek, büyük bir propaganda rekabeti sürdürüyor.
1996 yaz olimpiyatlarını yapacak olan atlanta'nın, futbolun en büyük şöleni için, evsahipliği yapacak 12 şehrin arasına gireceğine kesin gözle bakılıyor. futbolun ilk gurur şehri yanında, los angeles ve miami'nin de, topla yapılacak evrensel dansın, seçkin pistleri olacağı, anket sonuçlarına göre, seçilmiş gibi...
hele amerikalı, los angeles'teki 100 bin kişilik rose bowl stadı'na, 1984 olimpiyatları'nda, fransa-brezilya finaline 101.799 seyirci topladığı için, dünya kupası'nda futbolu kurtaracak mabet gözü ile bakıyor. miami de kupanın ev sahipliği yapacak şehirler torbasına sık sık elini uzatıyor. fakat bir dezavantajı var, korkunç bir saat farkı... final maçlarının örneğin gece saat 20.00'de avtupa seyredebilmesi için maçların miami'de sabah saat 11.00'de başlaması gerekiyor. oysa o saatte hiçbir avrupalı forvetin, kendisini bırakın, horozu bile ötmez... kristof kolomb'a mı kızarsınız, amerika'yı bulduğu için... havalange'ye mi kızarsınız finale layık amerika'yı bulduğu için... bizi koka-kola içerek, izlemeye devam ediniz.