ilk basımı 1997 olan eduardo galeano'nun "gölgede ve güneşte futbol" kitabından;
almanya'da halkın sevgilisi kaplumbağa volkswagen, dönemini kapatırken ingiltere'de ilk tüp bebek dünyaya geliyordu. italya'da da çocuk düşürme yasallaşıyordu. yüzyılın vebası aids ilk kurbanlarını veriyordu. kızıl tugaylar aldo moro'yu katlederlerken, amerika birleşik devletleri yüzyılın başından beri kullandığı kanalı panama'ya devretme vaadinde bulunuyordu. miami'deki güvenilir kaynaklardan gelen haberlere bakılırsa fidel castro her an devr ilebilir di. nikaragua'da somoza'nm iktidarı son buluyor, iran'da da şahın saltanatı sallanıyordu. guatemala'da askerler panzos köyü'nde halkı mitralyözlerle tarıyorlardı. domitila barrios, bolivya'nın askeri diktatörüne karşı bakır madenlerinde çalışan dört kadınla birlikte açlık grevine başlıyor ve bütün bolivya'nın onu desteklemesi üzerine diktatör devriliyordu. arjantin'deki diktatörlük yerinde saymaya devam ederken, sanki gücünü kanıtlamak istercesine on birinci dünya futbol şampiyonası'na ev sahipliği yapıyordu.
kupaya on avrupa, dört latin amerika ülkesi, iran ve tunus katıldı. papa onları roma'dan kutsadı. buenos aires'in monumental stadı'ndaki açılış töreninde marşlar çalınırken, general videla, havelange'ye nişan taktı. oradan birkaç adımlık mesafede arjantin'in auschwitz benzeri işkence ve yok etme merkezi mekanize piyade okulu'nda birtakım masum işler çevrilmekteydi. ve oradan birkaç kilometre uzakta da uçaklar mahkûmları diri diri denizin dibine yolluyordu.
fıfa başkanı, televizyon kameraları karşısında, "sonunda dünya arjantin'in gerçek görüntüsünü görme fırsatını bulacaktır," diyordu.
özel davetli henry kissinger de şöyle konuşuyordu: "bu ülkenin parlak bir geleceği var."
açılış vuruşunu yapan alman ekibin kaptanı berti vogts birkaç gün sonra şöyle bir açıklamada bulunuyordu: "arjantin, hukukun, düzenin hâkim olduğu bir ülke; ben siyasi mahkûm falan görmedim."