atletico madrid'e hep sempati duymuşumdur ama hiç de öyle çok fazla maçını falan takip etmişliğim yok. ama bu yıl la liga ve şampiyonlar liginde gösterdikleri performans haliyle benim de ilgimi çekiyor.
çeyrek finalde barcelona ile eşleştiklerinde ve üstüne üstlük camp nou'da bordo-mavililerle 1-1 berabere kaldıklarında rövanşı izlemek farz olmuştu.
d smart'a abone olduğum günden bugüne kadar izlediğim maçların büyük bir çoğunluğunu spikersiz ve sadece tribünleri dinleyerek izliyorum. atletico - barcelona maçına da aynı şekilde izlemeye başladım.
bir yandan maçtaki inanılmaz mücadeleyi izlerken bir yandan da vicente calderon'ın nefis atmosferini ve tribünlerdeki nefis havayı dinliyordum. eşsizdi.
maça atletico inanılmaz hızlı başladı. 5. dakikada koke'nin attığı golle birlikte tribünler adeta yıkılıyordu. maçın 18. dakikasında atleticolular bir gol atmışlar ve 3 topları direkten dönmüştü. son yıllarda baskılı oyunlarına ve sık paslaşmalarla oyuna hükmetmesine alışık olduğumuz barcelona, o ana kadar ortalıkta görünmemişti.
bu dakikadan sonra atletico oyunu yarı sahasında kabul etmeye başladı. fakat futbolcuların konsantrasyonları o kadar üst düzeydeydi ki, defalarca top çaldılar ve hızlı müdahalelerle barcelonalıların ataklarına engel oldular.
ilk yarı 1-0 bittiğinde barcelonanın sadece messi ile kaçırdığı 2 pozisyon vardı.
ikinci yarıda da takımlar aynı şekilde mücadeleye devam ettiler. atleticoluların konsantrasyonu ve mücadelecilikleri görülmeye değerdi. katalanlar, biri neymar'ın uçarak kafasının direğin dibinden auta çıkması ve diğeri yine neymar'ın kaleciyi çalımlamaya kalktığı pozisyon ve devamında yaşananlarla birlikte birkaç önemli pozisyon yakalasa da değerlendiremedi.
atleticoluların kontralarında ise (uzun örgülü saçlarıyla hep kızıldereliye benzettiğim) pinto kalesini gole kapattı.
maç boyunca tribünlerde ilginç görüntüler vardı. mesela her ekrana geldiğinde kaygılı bir ifadeyle dua eden uzak doğulu atletico taraftarı genç kadın oldukça enteresandı.
madridlilerin teknik direktörü diego simeone'un maç boyunca heyecanı ise görülmeye değerdi. takımının neredeyse tüm iyi hareketlerinden sonra ellerini yukarı aşağıya sallayarak taraftarları sürekli "hadi hadi" diye gaza getirdi. ve en ilginç an, atleticolu bir oyuncunun çaprazdan çektiği şutu pinto kurtardıktan sonra seyircilere dönüp oyuncusunu alkışlamalarını istemesiydi...
sanırım ilk kez gençlerbirliği dışında bir takımın maçında bu kadar heyecanlandım. hatta sürekli gözümle saati kontrol ettim ve maç bittiğinde atletico tur atladığı için sevidnim.
güzel bir akşamdı. bakalım yarı finalde rakip kim olacak.