bilinen anekdottur... "ingilizler"e sormuşlar, çimleriniz nasıl böyle gür-gümrah oluyor, diye. "onlar" da anlatmışlar, işte, ekiyoruz, suluyoruz, biçiyoruz, falan... tamam, bizim yaptığımız da o, demiş berikiler; ama bir türlü sizinki gibi olmuyor bizim çimler! ingilizler, gayet cool, demişler ki: e ama biz bunu beş yüz yıldır yapıyoruz...
ben futbolda işte bu muhafazakâr tarih görüşüne, bu snob gelenekçiliğe bağlıyım. bence takımın eskisi makbuldür. 1960'lann başında milli lig'in icadıyla beraber alelacele çırpıştırılan şehir kulüplerine bile burun kıvırasım vardır - nerede kaldı ki, yaşı oynatacağı oyuncuların bazılarından bile küçük olan "ankaraspor" gibi nevzuhurlar... mesela trabzonspor da, kökü 1920'lere dayanan idmanocağı ile idmangücü'nün sulbünden gelmese, itibarından da, zenginliğinden de, tüm hakikatinden de çok şey kaybetmez miydi?
adında - istanbulspor gibi istisnalar dışında- "-spor" eki olmayan bu kadim takımların her birini, hangi kümede durursa dursun, muhterem addederim. bunlar türkiye futbolunun soylularıdır. özeldirler. göztepe, her şeyden evvel ve ne olursa olsun, kudemâdan [kadimler, eskiler] olmasıyla, muhteremdir.
ben göztepe'nin canlısını izlediğimde, âhı gitmiş vâhı kalmış bir takımdı, istanbul'da galatasaray karşısında 6-1 yenilirken görmüştüm onları, öylesine dirençsizdiler ki. o sıraların popüler ve yıldız adayı sayılan oyuncusu "şarlo mehmet"te, mesela, hiçbir numara görememiştim. futbol izlemeye başladığım yaşlarda, hiçbir zaman ciddiye alınacak kuvvette bir göztepe'ye rastlamadım ben. oysa göngörmüş bir futbolsever olan babam, bu göztepe'nin bir zamanlar "müthiş" olduğunu söylemişti. hatta bir defasında gazetede, ortasında göz gömülü koca bir dağ olarak karikatürünün çizildiğini; o vakitler ejderha gibi, canavar gibi korkunç bir "şey" olarak görüldüğünü anlatmıştı göztepe'nin. o zamanların üzerinden on yıl bile geçmemişti ama daha 70'lerin ortasında "efsane"ye dönüşmüştü bile "o" göztepe!
ahı gitmiş vâhı gitmiş halinde bile, göztepe'nin özel forması dikkatimi çekmişti, ilk kez böyle bir forma görüyordum: yatay ve dikey çizgilerle ortasından dörde bölünmüş, dört damasının -çaprazlama- ikisi sarı, ikisi kırmızı. at yarışlarında jokeylerin giydiğine benzer bir kıyafet. naif; nostaljik - hatta eski moda. ancak sahiden "eski", umur görmüş birisinin sırtına yakıştıracağı türden, fötr şapka gibi, kolalı yaka gibi eski moda. göztepe'nin kimliğine, kişiliğine pek münasip görürüm o damalı jokey formasını. futbolun endüstri-öncesi "temiz" dünyasının bayrağı gibidir. kimselerde olmayan bu kendine özgü forma, göztepe'nin "başkalığına" uyuyordur. futbolun sit alanlarından biri sayarım o formayı. tıpkı göztepe'nin kendisi gibi.