ilk basımı 2004 yılında olan halil özer'in "galata sarayı efendileri" kitabından;
gazeteci foto muhabiri vedat danacı ile birlikte basın toplantısından sonra hemen takımın otobüsünün yanına gittiler. otobüs öyle bir yerde duruyor ki, tam leeds united'lı taraftarların bulunduğu barın hemen yanında. ortalıkta sadece birkaç polis vardı. onlar da motorlu eskort. otobüsün önünde bekliyorlardı. gerisi hepsi turuncu mont giyen kulübün özel güvenlik elemanları.
takım otobüsün içine binmiş bile. o sırada barda bulunan leedsliler camlardan küfüre başladılar. hepsi körkütük. allahtan kapıyı güvenlik elemanları tutmuştu.
gazeteci ile danacı tam arada kaldı. türk oldukları belliydi. otobüs'te bulunan oyuncular garip garip onlara bakıyorlardı. biraz da korku vardı. camdan onları gören futbolcular el işaretleri ile "deli misiniz siz" diyorlardı. fatih terim camdan hemen gidin buradan diye uyarıyordu.
o sıra gerginlik boyutu iyice artmıştı. polis ise hâlâ otobüsü tutuyordu. bu sırada eser özaltındere orta parmağını kullanarak leedsli taraftarlara camdan el hareketi yaptı.
o anda ortalık karıştı. otobüsü ve gazetecileri korumaya çalışan güvenlik elemanları bile ters döndü. otobüse saldırmaları an meselesiydi. bu arada gazeteci ve vedat danacı arkalı önlü tükürük yağmuruna tutuldu. arada bir tekmeler savruluyordu. camlardan sürekli "katiller arkadaşlarımızı öldürdünüz," diye bağırıyorlardı. korumalar otobüsü iyice sarmış durumdaydılar. eser hocanın olduğu camı parçalayacaklardı ama tutuyorlar kendilerini. bu arada siyahlar giymiş bir sarhoş ön cama giderek fatih terim'in önünde haç işareti çıkarıyordu. bu hareketi sürekli tekrarlıyordu ama fatih hoca sadece tebessüm ediyordu. bu arada bardaki sarhoşlar artık kapıya sarkmış durumda eğer oradan bir kurtulabilseler otobüste bulunan herkes linç olacak...
linçe bir adım kalmıştı çünkü barın kapısıyla otobüs arasında neredeyse sadece on metre vardı. gazeteci ile vedat kaçmak istiyordu ama bir olay olur diye kaçmıyorlardı çünkü orada bulunan tek türk gazeteci onlardı. olay çıksa bir tek onlar yakalayacaktı. bu yüzden tükürük duşuna yarabbi şükür diyorlardı. omuz atanlar, çarpanlar, yüzlerine küfür edenler, "öleceksiniz" diyenler hepsi orada...
işte tam o sırada az sayıdaki polis durumun öneminin farkına vardı. eskortlar hemen gaza basıp otobüsü oradan harekete ettirdiler. otobüs hızla uzaklaşırken, gazeteci ve vedat da tırıs tırıs oradan kaçıyorlardı.
bu olay bu boyutuyla ne milliyet gazetesi'nde ne de diğer basında yeraldı. çünkü finale çıkmanın verdiği mutluluk her şeyi unutturmuştu. ancak o stadın karanlık köşesinde meydana gelen bu olay neredeyse dünya futbol tarihinin en büyük faciasına neden olacaktı.
tabii ki leeds olayları orada bitmedi. bizler de bitti sanıyorduk ama bitmedi. bunu çok kısa bir süre sonra görecektik. ama takımın otobüsü oradan uzaklaşırken uzun boylu, kolları çok iri, dazlak ve çenesinin altında bir yara izi olan 20-25 yaşlarında bir genç kafilenin asla duyamayacağını bile bile bir çığlık attı. "biz asla unutmayacağız. kopenhag'ı hep hatırlayacaksınız..."
gazeteci bunun ne demek olduğunu önce anlamadı. ama kafasının bir yerine yazdı. ve o genç sarhoşun ne demek istediğini çok değil onbeş gün sonra arsenal ile yapılacak olan final maçında daha iyi anlayacaktı.