ilk basımı 2004 yılında olan halil özer'in "galata sarayı efendileri" kitabından;
leeds maçının soyunma odası bir başka alemdi. futbolcular kulaklara birer pamuk tıkma önerisi getiriyorlar... kimsenin çıkmaya cesareti yok... fatih terim durumun farkına varıp, en önde sahaya çıktı. arkasına dönüp bakıyor, herkes geliyor, baba yiğit mi, yiğit...
basın tribünü bir facia. maç başlıyor. kimse yerinden kıpırdayamıyor. nefessiz yazı yazılıyor, not tutuluyor... kurbanlık koyun gibi herkes. en başta genç gazeteci harun muslu oturuyordu, çocuk sigara içiyordu, ama o çocuk leedslilerden daha deli... yandan birisi "söndür o sigarayı!" diye bağırdı. adam maçı bırakıp, muslu'yla uğraşıyordu. basın tribünü oraya odaklandı. harun "vallahi bir şey demedim. adam taktı bana" diye bağırıyordu. harun tam delirmek üzereyken, güçlükle yatıştırdılar. bir delirirse hepimiz bittik. zaten harun muslu daha sonra kopenhag'daki olaylarda tüm kurtlarını bir seferde döküverdi.
bu arada ilk golden sonra vip'de oturan galatasaray kongre üyeleri sevinçlerini biraz fazla abarttılar. ingilizler bir anda bulundukları odanın camlarını yumruklamaya başladılar. allahtan polis araya girdi de camlar kırılmadı.
gazetecinin yanında milliyet'in sayfa editörü hasan tankaya oturuyordu. o da manyak bir galatasaraylı. hagi penaltıyı atınca, tankaya deliriyordu ama ayağına tekme üzerine tekme yiyiyordu. "sus kardeşim!" "ne susacam ya. gooool işte, gol!" "eyvah, eyvah..."
tüm kafalar bize doğru döndü. boynumuz bükük, sempatik sempatik sırıtıyoruz. önümüzde efendi birisi "ne olur susun. bu maçta susun. yapmayın" diye uyardı. ikinci golde tankaya yine ayakta. "bu kez yandık." neyse ki adamlar üzüntüden sus pus. bizi görecek halleri kalmamış. maç kazasız belasız bitti. hagi ve hakan şükür'ün gollerinin yanında birkaç tükürük, birkaç tekme, birkaç tokat, birkaç okkalı laf ve emre'nin kırmızı kartı dışında herhangi bir hasar yok. ama tehlike daha geçmemişti.