ilk basımı 2004 yılında olan halil özer'in "galata sarayı efendileri" kitabından;
galatasaray 2000 yılında uefa kupası'nı kazanmıştı. kurallara göre kupa, şampiyon takımın müzesinde bir yıl kalır, bir yıl sonra da uefa kupası finalinde maçın oynanacağı kente getirilir ve yeni sahibine verilirdi. kupa her yıl böyle dolaşır giderdi.
galatasaray'ın kupayı kazanmasının üzerinden henüz bir kaç ay geçmişti. fatih terim takımdan ayrılmış, hakan şükür, emre ve okan gibi futbolcular intei'e gitmişti. galatasaray'ın başına ise romanya'dan mircea lucescu getirilmişti.
o tarihî gümüş kupa ise oradan oraya gezdiriliyordu. aynı yıl şampiyonlar ligi kupası'nı ispanya'nın ünlü real madrid takımı kazanmıştı. ve ne tesadüftür ki hem galatasaray'ın, hem de real madrid'in formalarının ve tüm malzemelerinin sponsoru adidas'dı.
adidas önemli bir reklam fırsatı yakalamıştı. iki takım da avrupa'nın en büyüğüydü. 2000 yazında hem real madrid, hem de galatasaray almanya'nın münih kentinde düzenlenen bir turnuvaya davet edildi. adidas şirketi bu fırsatı kaçırmadı ve her iki kulübün almanya'ya aldıkları kupalarla gelmelerini istedi. adidas şirketi kupalarla bir şov yapmayı planlıyordu.
galatasaray kulübü almanya'ya türk hava yolları ile gitti, gümüş kupayı da yanlarına almışlardı. kupanın uzunluğu bir metreye yakındı ama girişte türk yetkililer hiçbir sorun çıkarmadı. turnuvanın ardından dönüş yolunda işgüzar alman yetkililer kupanın uçağın içine alınmasını sakıncalı buldular. galatasaray kafilesinde yer alan yöneticiler tüm ısrarlarına rağmen almanlara diş geçiremedi. bunun üzerine türk hava yolları yetkililerinden uçaklarda kullanılan beyaz yolcu yastıklarından birkaç tane aldılar. daha sonra da karton bir paket bulup, kupayı içine yerleştirdiler. çevresine de bu yastıkları koydular. kutuyu kapattıktan sonra üstüne kırmızı kalemle hem ingilizce, hem de türkçe "dikkat kırılacak madde" diye yazdılar. paketi kendilerini istanbul'a götüre cek olan uçağın kargosuna verdiler.
yolculuk boyunca hiç kimse kupayı düşünmedi. kupanın rahatı yerindeydi. zaten yanında da yastıklar vardı. hiçbir şey olmazdı.
kafile istanbul'a geldi. bagaj bandından bavullar alındı. kupanın içinde olduğu karton kutu ise alınıp bir kenara konuldu. daha sonra kapak açıldı ama açılmasıyla kapanması bir oldu.
kutuyu açan yöneticiler önce free-shopların önünde bir süre oturup kendilerine gelmeye çalıştılar. pakete bir daha baktılar. hayır doğru görmüşlerdi. koskoca uefa kupası ikiye bölünmüştü. kupa hemen florya'ya götürüldü. olay başkan faruk süren'den uzun süre saklandı. herkes bir çare düşünüyordu. eğer kupa bu haliyle uefa yetkililerine geri verirlerse, bütün avrupa'ya rezil olurlardı. bunu hepsi biliyordu. yönetim kurulu masasında kupa kırılmış yatarken tamir fikri ortaya atıldı.
kupa ertesi gün kapalıçarşı'ya götürüldü. kapı kapı dolaşıldı. tüm kuyumculara tek tek uğranıldıktan sonra bu tamiri gümüşçülerin yapabileceği öğrenildi. iyi bir gümüşçü bulundu. kupayı görünce gümüşçü "bu ne?" diye sordu. adam onun uefa kupası olduğunu hiç düşünmemişti. zaten kupa yol boyunca kimse anlamasın diye paketlenmişti. ayrıca paketi zaten eski gümüşçü olan okkeş polat kapalı-çarşı'ya götürmüştü. gümüşçü tamir etmeyi kabul etti ve birkaç gün sonra gelip almalarını söyledi. çaresiz görevliler kupayı gümüşçüde bıraktılar.
gümüş kupa üç günde tamir edildi. bir sonraki yönetim kurulu toplantısına kupa geri gelmişti. herkes kupayı teker teker inceledi. ancak kırılıp yeniden yapıldığı hiç belli değildi. ardından o gün toplantıda bulunan yönetici celal gürcan espriyi patlattı.
"vallahi eskisinden daha güzel oldu."
olay böylece kapandı. kupanın kırıldığından hiç kimseye söz edilmedi.
kupanın galatasaray'daki devri kapanmıştı. bir sonraki yıl kupanın finalini ingiltere'den liverpool ile ispanya'dan alaves takımları oynuyorlardı. bütün yöneticiler de televizyonlarının başında maçı izliyordu. galatasaray'ın geri gönderdiği, tamirden geçmiş kupa da orada güzel bir kürsüde yeni sahibini bekliyordu.
maç bitti kupayı liverpool kazandı. sıra kupa törenine geldi. ingilizler kupa töreninde sürekli zıplıyorlardı. kupa elden ele dolaşırken galatasaraylı yöneticilerin tümü ekranların başında dua ediyorlardı.
"allahım ne olur şimdi kırılma!"
o sarsıntıda bile kupa kırıldığı yerden kopmadı. törenler bitince herkes rahatladı. ya kupa töreni sırasında kupa kırıldığı yerden ikiye bölünseydı?
kupa hâlâ her yıl yeni sahibine veriliyor. yani o kırık ve hasarlı kupa ülke ülke dolaşıp duruyor. kim bilir belki o haliyle yeniden türkiye'ye gelir.