galatasaray’da görev yaptığı süre içinde, fethi demircan’ın özel yaşamında da önemli ve güzel değişiklikler olmuştur. fethi hoca, mutluluk paydasında birlikte soluklanacağı eşini bu dönemde seçmiş, onunla dünya evine bu dönemlerde girmiştir. hayat arkadaşı olarak seçtiği canan göksu ile 28 şubat 1976 tarihinde nişan merasimi yapmış, yüzükleri bizzat başkan selahattin beyazıt tarafından takılmıştır. nikâh töreni ise 28 ekim 1977 yılında, çoğunluğunu galatasaraylıların oluşturduğu davetliler huzurunda yapılmış, şahidi ise yine başkan beyazıt olmuştur. merasimde şeref konuğu olarak, dönemin bayındırlık bakanı selahattin kılıç bulunmuştur. bu aileye 19 eylül 1978 tarihinde didem demircan adını alan, sevimli bir kız çocuğu da katılacak, mutluluklar perçinlenecektir.
fethi demircan hoca’nın spor yazarlığı da bu dönemlere denk gelir. fırsat buldukça, modern futbol üzerine bilgiler aktarır, katıldığı seminerlere ilişkin detaylı açıklamalarda bulunur, türk futbolu ile dünya futbolunu ve de özellikle ingiliz futbolunu sık sık kıyaslamaya çalışırdı. 1976 yılında, g. saray’ın ingiltere’deki hazırlık kampı sürecinde milliyet gazetesi’nden namık sevik’e göndermiş olduğu mektuplarla başlayan spor yazarlığı hikâyesi 1979 yılına değin sürmüştür. futbolun bir spor olduğu kadar, önemli bir ticari faaliyet olduğunu da o zamanki satırlarında bulabiliriz. ingiltere’de bulunduğu bir seminere ilişkin gözlemlerini aktarırken, ingiliz futbolunun ana unsurunu seyircilerin oluşturduğunu, ingiliz hocaların sözlerine bağlayarak belirtmiştir. ingilizler, “biz seyirciye oynarız, onlar müşterimizdir, yoksa kasamız boş kalır” diyerek, futbolu bir sanayiye çoktan çevirmişlerdir bile…
modern futbola gönül veren ve avrupa’da nasıl bir futbol oynanıyorsa, aynısının türkiye’de de oynanmasını ilke edinen fethi hoca’nın en önemli özelliği; ingiliz futboluna duyduğu hayranlıktır. buna sırf seyir açısından bakmamak gerekir, bu hayranlığın temel felsefesi özellikle altyapı, eğitim ve tesisleşmedir. hocalığı süresince, ingiliz sistemini örnek alan fethi hoca, elbette ki antrenmanlara özel bir önem vermektedir. fakat en önemli sorun da burada yaşanmaktadır çünkü bizim futbolcular da tam aksine, antrenmanları hiç sevmemektedir. diğer bir sorun da futbol sahalarımızın pür melal halidir. bırakın anadolu takımlarını, istanbul beylerinin bile doğru dürüst futbol oynanacak şartlara haiz sahaları yoktur. galatasaray’da malcolm allison, turgan ece ve fethi hoca arasında yaşanan şu diyalog, son derece çarpıcıdır:
allison: anlayamıyorum. her maçta 50 bin taraftar toplayan bir takımın antrenman yapacak bir çim sahası yok. turgan ece: antrenmanı çim sahada yap, maç için çamura çık. olmaz öyle şey. (beşiktaş müsabakasının oynanacağı inönü stadı için söylüyor.) demircan: sir, yarınki maçı inönü stadı’nın çamurlu zemininde yapacağız. onun için çocukları alıştırmamız gerek. burada fethi hoca’nın içinde yaşadığı tezata bir bakın. çocukları çamurlu sahaya alıştırmak sözünü iyice düşünün ve bunu söyleyenin ya da söylemek zorunda kalanın demircan hoca olduğunu unutmayın. idealler ile gerçeklerin muhteşem bir çatışması söz konusudur burada.
yine o dönemler beraber çalıştığı allison’un şu sözleri de ilginç bir gerçeklik barındırmaktadır:
galatasaray’da elverişli çalışma şartlarım olsaydı, avrupa ölçülerinde bir futbol takımı yaratırdım.
berbat sahalarda oynanan futbolunuz karşısında bir gün taraftar isyan edecek.
işte o günlerden bu günlere çok zor koşullar altında ulaşmıştır türk futbolu. ara nesil ya da yapıcı ve onarıcı nesil diyebileceğimiz fethi demircan neslinin futbol adamları, bu yüzden, futbolumuz için çok önemlidir. emeklerine her daim saygı duyulması ve mutlak surette isimlerinin yâd edilmesi gereklidir.