kenan başaran'ın "arkadan müdahale: 3 temmuz şike davası süreci" kitabından;
hükümet topa giriyor
3 temmuz operasyonundan sonra futbol dünyası ne futbol disiplin talimatının ne de şiddet yasası'nın kendileri açısından "uygulanabilir" olmadığını gördü. var olan futbol yapısı, bu talimat ve yasaların bedelini ödeyecek güçte değildi. veyahut bu talimat veya yasaları futbol dünyasına uygulayacak bir güç yoktu! iddianamede istenen cezaların ağırlığı kulüpler birliği'ni harekete geçirdi. ancak iş siyasette bitecekti.
3 temmuz sürecine dair muhalefet fenerbahçe'den yana tavrını açıkça almıştı, chp'li bazı vekiller duruşmalara da katılarak aziz yıldırım a olan desteklerini sundular. yıldırım tahliye olduktan sonra da chp genel başkam kemal kılıçdaroğlu, fenerbahçe kulübüne giderek ziyaret etti. diğer yandan süreci belirleyici şekilde etkileyen elbette iktidarın tutumuydu. akp iki farklı tutum sergiledi. ceza yargısı açısından, "top yargıdadır" babında bir yaklaşım sergileyen iktidar, iş sportif yargıya geldiğinde "çözüm formülü"nü bizatihi kendisi hazırladı sanki: kişiler ve kurumlar ayrılsın. yine de iktidar partisi bu konuda "yek" düşünmüyordu. bir grup milletvekili -gülen cemaati'ne yakın olduğu iddia edilenler-, yasa ve talimatlarda kafa bir değişikliği istemiyor, aksine "futbolun temizlenme operasyonu"nda sonuna kadar gidilmesini istiyorlardı. özellikle şiddet yasası değişikliği sırasında akp'de açık bir ayrışma yaşandı. bugüne kadar çok nadir olarak yasaları "bir kez daha görüşülmek üzere" tbmm'ye geri yollayan cumhurbaşkanı abdullah gül, şiddet yasası'nı veto etti. nihayetinde ise başbakan'ın istediği oldu ve ceza indirimini öngören değişiklikler gerçekleştirildi. böylece köşk ile başbakanlığın uyumu esaslı bir gol yemişti! işte size futbolun gücüne dair bir kanıt daha...