ilk basımı 2003 olan jimmy burns'ün "tanrının eli: futbolun kayan yıldızı diego maradona'nın yaşamı" kitabından;
barcelona'nın şampiyonluğu elinden kaçırmasından bir ay önce, manchester united, onları avrupa kupa galipleri kupasından elemişti. old trafford'daki ilk maçı united 3-0 kazanmıştı. nou camp'taki ikinci maçın başlamasına birkaç saat kala, maradona yine o müzmin sırt ağrılarından birine yakalanmıştı. bu, onun, oliva'yla katalan çalışma arkadaşları arasında büyük görüş ayrılıklarına yol açan pek çok şikayetinden sadece biriydi.
doktorlar onun şikayetlerinin nedenleri üzerinde tartışırlarken maradona da oynamak istediğinde ısrar ediyordu. takım arkadaşları formalarını giymeye başladıkları sırada, maradona revire götürülüp birkaç ağrı kesici iğne birden yemişti. sonra da oynayabilecek durumda olduğu açıklanmıştı, iğneler ağrıları çabucak kesmişti. ama maçın başlamasından birkaç dakika sonra, iğnelerin yan etkileri ortaya çıkmaya başlamıştı. maradona'nın bütün konsantrasyonu ve refleksleri kaybolmuştu. elbette, o akşam nou camp stadı'nı dolduran 80.000 taraftarın hiçbiri bütün bunlardan haberdar değildi. onların gördüğü, ingiltere şampiyonunun önünde, kendi evlerinde tehlikeli bir şekilde savrulan bir takım ve orta sahada doğru dürüst bir topa bile vurmayı beceremeyen bir maradona'ydı.
yedek kulübesinde gittikçe artan bir endişeyle maçı izleyen menotti, bu takımda teknik direktör olarak kalmasının bu maçın kaderine bağlı olduğunun farkındaydı. devre arasından önce maradona'yı oyundan almaktan başka seçeneğinin olmadığını da fark etmişti. maradona saha kenarına doğru ilerlerken, barcelona taraftarları da onu ıslıklarla ve yuhalamalarla uğurlamışlardı. maradona gidip yedek kulübesine oturmamış, soyunma odasına yönelmişti. soyunma odasında, yanındaki cyterszpiler'la arkadaşlarını beklerken, yine bir sinir krizine tutulmuş, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. kendisine bir kez daha ihanet ettiğini düşündüğü dünyaya karşı öfkeye boğulmuştu. bir ara şöyle bağırmıştı: "oynamak için kendimi parçalasam bile böyle muamele edileceğini bildiğim halde, niye parçalıyorum ki kendimi, niye?"
o akşam, barcelona'ya geldiği günden beri alttan alta kaynamakta olan bütün gerilimler, artık taşma noktasına gelmiş gibiydi. daha önce kontratına uyup uymama konusunda ne düşünüyor olursa olsun, o akşam oradan ayrılmak istediğine karar vermişti. arkadaşı ve menajeri olan cyterszpiler'da kendisini can kulağı ile dinleyen bir dost bulmuştu, çünkü o andan sonra maddi açıdan büyük bir krize girecekti.
not: yazıda bu maçın 2. maç olduğu yazıyor ama aslında bu maç çeyrek finalin ilk maçıdır...