maç, kar nedeniyle bir gün sonra saat 15'e ertelenince, çalıştığımız kurumdaki şirket personelleri, maç saati yaklaştıkça, "nasıl izlicez maçı?" diye kıvranmaya başlamışlardı. fakat bazı memurlar, odalarda bulunan toplantı televizyonlarında maçı açınca birçok kişi, (pek göze batmadan) odalara dağılıp maçı takip ettiler.
aklıma, eski şirkette topluca izlediğimiz 2002 dünya kupası maçları geldi...
grup kuraları çekildikten sonra, "bu grupta en fazla 7 puan toplarsınız!" iddiasını girdiğim (ve real madrid maçından sonra matematiksel olarak kazandığım!) gürsel abiyle birlikte maçı izledik.
zeminin azizlikleri dışında neredeyse hiç özel bir karenin olmadığı maç oldukça vasattı. pozisyondan çok ikili mücadeleler ön plandaydı. sadece ikinci yarıda drogba'nın şutunu buffon'un çelişi ve burak'ın tamamlayamaması ve juve'nin uzaktan bir şutu vardı. derken 85'de sneijder golü attı ve sefa ile gürsel abi sevinçten zıplamaya başladılar.
benim açımdan maçın bir önemi olmadığı için sakince izlemeye devam ediyordum. maçın artık son saniyelerinde gürsel abi ayakta, "yahu arkadaş, bir puan daha alamadılar ya! 7 puan ne? 8 olsa yemek gitmeyecek, gelecek!" diye tepiniyordu. ben ise gülerek, "abi tur atlamışsınız ona sevinsene, boşver yemeği. hem ne güzel yiyeceğiz işte!" diye takılıyordum.