hem, gençlerbirliği’nin alt liglerde beş parasız geçirdiği 12 yılını ve o yıllarda yaşanan dayanışmayı anlatmaya çalıştığımız “dövüşenler de vardı bu havalarda: 1970-1982 düşüş yılları” belgeseli toplantımızı yapmak, hem de bursaspor maçını izlemek için emre ve erdem’le birlikte kutay’ın evinde toplandık.
mehmet özdilek geldikten sonra ilk 3 maçta 9 puan alan ve özellikle eskişehir ile trabzonspor maçlarında oldukça iyi oyun ortaya koyan takımımız ardından kayseri erciyesspor ve gaziantepspor’a yenilince yeniden morallerimiz altüst olmuştu. sezon başında oldukça kötü bir kadro kurulduğu hepimizin taktiriydi ama takımın bu kadar sert inişli çıkışlı bir oyun ortaya koyması oldukça şaşırtıcıydı.
bursaspor maçından önce “muhtemelen yeniliriz” diye düşünüyordum. çünkü bursaspor da ligde kötü bir sezon geçiriyor olsa da, hem kadro kalitesi hem de stadın atmosferiyle maçı koparacağını düşünüyordum. o yüzden de maçı oldukça sakin bir şekilde takip etmeye başladım.
maçın başında her iki takım da dengeli oynadığı için herhangi bir şey izlemedik. 17’de basser’in ceza alanı içinde hem tosic’e yaptığı hamle, hem de düşerken eline topun çarpması yüzünden penaltı kazandık. bir anda canlanmıştık. hepimiz stancu’yu beklerken topun başında jimmy’i görünce erdem, kutay ve benim morallerimiz bozuldu. “niye jimmy kullanıyor?” diye birbirimize sorarken, o da topu dışarıya nişanlıyor ve büyük bir şansı kaçırıyorduk.
sonrasında değişken bir oyun oldu. ilk yarıda birkaç tane pozisyon yakalasak da dakikalar ilerledikçe sürekli geriye yaslandık. bursaspor sağlı, sollu ataklar geliştirirken biz sadece topu ileriye şişiriyorduk. uzun lafın kısası eziliyorduk da eziliyorduk!
ha yedik, ha yiyoruz derken yüzümüzü güldüren tek şey jimmy’nin yaptığı birkaç güzel hareket ve orta sahada ara ara kaptığımız toplardı. onun dışında ne doğru dürüst kontra yapabiliyor, ne doğru dürüst topa hâkim olabiliyor, ne de ileri doğru atak yapabiliyorduk.
bu yüzden son 10 dakika ve uzatmalar kabus gibi geçti. atak üstüne atak yedik. ama gol gelmedi ve maç golsüz berabere bitti. oyunu ve takımı düşününce “en azından 1 puan kazandık” diye sinirli bir şekilde kendimizi teselli etsek de, bu sezonki kırmızı-siyahlılar canımızı yakmaya devam ediyor…
evlere dağılırken aklımızdaki tek soru işareti, “penaltı gol olsaydı ne olacağıydı?” hani bursa özellikle son bölümde üzerimizde baskı kursa da, aslında o kadar da iyi değildi. bu yüzden asıl sormamız gereken sanırım, “18’de 1-0 öne geçseydik son 72 dakikayı geride yaslanarak ve sürekli top şişirerek mi geçirirdik? ve sonucun ne olurdu?” idi.