ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
açıkçası, arsenal gibi bir yıldızlar topluluğu ve avrupa kupaları'nda başarıya alışmış bir takım karşısında sarı kırmızılı takımın fazla şansının olmadığının söylenmesi çok da tepki yaratacak bir şey değildir. ancak, herhangi bir turnuvada finale çıkmış iki takımdan favori olanın değil de ötekinin kazanmasının da sürpriz olacağı söylenemez.
sarı kırmızılı takımın bu maçtaki en büyük sıkıntısı, emre belözoğlu gibi bir yıldızından yoksun oluşudur. galatasaray, emre gibi kilit önemdeki futbolcuların yerlerine aynı değerde başka oyuncuları koyabilecek kadro zenginliğine sahip değildir.
buna karşılık arsenal, hem kadro gücü, hem de özellikle avrupa kupaları'ndaki deneyimiyle galatasaray'dan epeyce üstün görünmektedir. kadrosunda hollandalı overmars ve bergkamp, fransız thiery henry, emanuel petit ve vieira, nijeryalı kanu, ingiliz kaleci seaman, tony adams, keown gibi futbolcular bulunan arsenal'in kupayı fazla zorlanmadan kazanacağı düşünülmektedir.
ancak cim bom'un üstün olduğu noktalar da vardır ve ingiliz takımının da bunu fark edebilmesi kolay değildir. galatasaray, finale gelene kadar yaptığı maçların hiçbirinde yenilmemiştir. oynadığı rakipler arasında arsenal kadar güçlü olanlar da vardır. üst üste bologna, b. dortmund, real mallorca, leeds gibi rakipleri yenilgisiz geçebilmek kolay iş değildir ve özellikle de bunun bir raslantı olduğunu hiç kimse söyleyemez.
sarı kırmızılı takımın finale gelinceye kadar hemen her turdaki başarısı "tarih yazmak" diye adlandırılan bir başarıdır. cim bom, bologna ile ilk kez bir italyan takımını elemiş, b. dortmund'u almanya'da yenerek geçmeyi başarmış, real mallorca'yı da deplasmanda darmadağın etmiş, leeds'i geçerken de pek zorlanmamıştır.
galatasaray, avrupa'nın yükselen yeni yıldızı durumundadır ama türkiye'de bile bunu fark edebilenlerin sayısı çok değildir
sarı kırmızılı takımın rakibine oranla en büyük avantajı, takım bilincinin ve kazanma hırsıyla inancının arsenal'den çok daha yüksek oluşudur. ingiliz takımının oyuncularının kâğıt üzerindeki değerleri yüksektir ama bu oyuncuların kupayı kazanma konusunda kendilerini sonuna kadar zorlamaları pek de beklenmemektedir. yani bu anlamda onların profesyonellik anlayışı, arsenal için bir dezavantaj yaratabilecektir.
gerçekten de maça damgasını vuran temel etken bu olacaktır. elbette ki arsenal, güçlü kadrosuyla maça ağırlığını koyup daha çok pozisyon yaratıp galibiyete yaklaşmış, ama maçı kazanan galatasaray olmuştur.
maçın kilit adamlarından biri, kaleci taffarel'di. karşılaşmanın sonlarına doğru henry'nin yakın mesafeden yaptığı kafa vuruşunu müthiş bir refleksle çıkaran brezilyalı kaleci, daha sonra da kanu'nun iki önemli pozisyonunu önlemeyi başardı. penaltılarda da adeta rakiplerini korkutan taffarel, maçtan sonra arkadaşlarının omuzlarındaydı.
taffarel'den hakan şükür'e, okan'dan suat'a, bülent'ten ergün'e kadar bütün galatasaraylı futbolcular o maçta varını-yoğunu ortaya koymuş ve bu büyük onuru türkiye'ye kazandırmıştır.
bütün avrupa'da bu galibiyetin haksız ya da galatasaray'ın şansıyla kazanılmış olduğunu söyleyen çıkmamıştır. tam tersine, sarı kırmızılı takımın kupayı sonuna kadar hak ettiği çarpıcı birtakım ifadelerle dile getirilmiştir.