ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
gündemde bologna maçı vardı. sarı kırmızılı takım bu sezon ilk kez böyle oynanan uefa kupası'nda 3. tur'dan yarışa giriyordu.
bologna italya'nın güçlü takımlarından biriydi ve kâğıt üzerinde galatasaray'a oranla daha ağır basar gibiydi. o günlerdeki yoğun kar yağışı da sıkıntı yaratabilecek bir etken olabilirdi. galatasaray'ın o maçtaki rahatlığı, seyretmeyenlerin inanmakta zorlanacağı bir gelişmeydi. sarı kırmızılı takım, güçlü rakibi karşısında neredeyse halı sahada futbol oynarmış gibi rahat top çeviriyor, hatta böyle tatlı tatlı oynarken gol peşinde koşmaya ne gerek var, der gibi bir hava içinde görünüyordu.
ancak ikinci yarıda rakibin golü gelince sarı kırmızılı takım biraz değişir gibi oldu ve hakan şükür'ün nefis kafa golüyle 1-1'lik eşitliği sağladı. hakan'ın golü çeşitli bakımlardan etkileyici ve anlatılmaya değer özellikler taşıyordu. yıldız futbolcu, sağdan gelen ortada erken havalanmış ve adeta bir süre topu havada beklemişti. top geldiğinde de son derece sert bir kafa darbesi ile kaleciye en küçük bir şans tanımamıştı.
hakan'ın bu golü imparator'u da etkilemişti. hatta düpedüz coşturmuştu. hakan'ın kendi cipini beğendiğini biliyordu. sarı kırmızılı takım öyle bir yola girmişti ki, bu işin sonu uefa kupası finaline kadar gidecek gibiydi. bu yüzden de, "uefa kupası'nı kazanırsak, sana cipimi armağan edeceğim/' deyiverdi.
sonradan bu sözün nelere yol açacağını bilse, böyle bir söz verir miydi?
ne yaparsınız ki, imparator gibi, buna benzer konular da dahil olmak üzere her türlü insan ilişkisinde en küçük bir boşluk bırakmadan işleri götürmeye alışmış biri bile, kimi zaman böyle boş bulunup sonradan sıkıntı yaratacak sözler verebiliyordu...