işte, imkansızı başaran beşiktaşlı futbolcuların o meşum maçı!
eskiden taksim’den beşiktaş’a dolmuşlar kalkardı. çığırtkanlar bağırırdı.. “5 dakikada beşiktaş, 5 dakikada beşiktaş..!!” oysa bu maçtan sonra, “3 dakikada beşiktaş, 3 dakikada beşiktaş..” diye bağıracaklardı! çünkü, beşiktaşlı futbolcular imkansızı “başaracaklardı!” ve o yenilgi için hala ama hala “nasıl oldu anlayamadık” diyeceklerdi!
maçın bitimine 4 dakika kala; 3 dakika içinde 3 gol nasıl yemiştir beşiktaş! bu olayın sorusuna bile bugüne kadar tahammül edemeyen sanlı sarıalioğlu o gün sahada neler oldu saniyesi saniyesine anlatacaktı...
sanlı kaptan evinin kapısını bize açtığında, o günleri bir kez daha yaşayacaktı! gözlerinin içi parlamıştı yıllarını beşiktaş’a veren adamın.. o adam ki tüm futbolculuk yaşamında sadece beşiktaş forması giymişti. başka bir takıma transfer olmamıştı!
ama önce, bundan seneler önce neler oldu, size anlatmalıydım!
1974 yılıdır.. beşiktaş'ın iyi bir kadrosu vardı.. yaz kampında romanya’nın en güçlü takımı dinamo bükreş'le oynamış ve 2-0 kazanmıştı. uefa kupası kurasında adı sanı tek başarısı beşiktaş olacak olan bir takım çıkmıştı.. steagul rosu brasov.. beşiktaş’ta tam 7 yıllık da avrupa kupası özlemi vardı. dolayısıyla bu tur çok önemlidir! ilk maç istanbul’dadır.. tarih 18 eylül 1974’tür! beşiktaş’ın hocası metin türel’di.. “aman ha, çok dikkatli olun, tehlikeli bir takım” demiştir rosu brasov için! futbolcular da gayet dikkatli oynarlar 63. dakika.. beşiktaş’ın kadrosu şöyledir: kalede sabri, ahmet, niko, zekeriya, lütfü, ahmet 2, miliç, kahraman, sinan, tezcan ve tuğrul.. insanların kadroyu duyduğunda “vay anam vay” dediği sezondur! 63 dakika defansif oynayan beşiktaş’ın ilk golü 63. dakikada sinan alayoğlu’dan gelir.. 89. dakikada tezcan ozan durumu 2-0 yapar.. bu tarihi gollerin fotoğrafını da o günün muhabiri, hürriyet’in duayen ismi şakir şad çeker.. gazete, onun bu iki fotoğrafı ile süslenecekti!
o an yaşananları tezcan daha sonra şöyle anlatır: “bize tehlikeli bir takım dediler. 60 dakika defansif oyandık, baktık ki bir numara yok” beşiktaş maçı 2-0 almıştır. gazetelerin başlığı “beşiktaş ümit verdi” olmuştur!. kısacası, beşiktaş romanya’daki maça, güle oynaya gidecekti!
tarih 2 ekim 1974’tür.. beşiktaş romanya’da sahaya çıkar.. rosu’nun tribünleri tıklım tıklım doludur! 2-0’ın rahatlığı da vardır elbette.. beşiktaş’ın kadrosunda ilk maçta olmayan lütfü, vedat okyar ve oyuna miliç’in yerine girecek olan sanlı ve tuğrul’un yerine girecek olan mesut vardır!
86. dakikaya kadar kıran kıran mücadele vardır sahada.. artık maç bitti sayılır. romen taraftarlar stadı boşaltmaya başlamışlardır! ne olduysa o zaman olmuştur.. 86. dakikada romenlerin ilk golü gelmiştir! beşiktaşlı oyuncular şoka girmişmiş gibi hemen santra yaparlar! oysa o yıllarda, resmi uzatma yoktur. maç 90’ıncı dakikada bitecektir! beşiktaşlı oyuncuların kesinlikle zamana oynamaları lazımdı! o ikinci golü sanlı kaptan yıllar sonra kendi evinde şöyle anlatacaktır: “santra yapılmadan evvel de aramızda konuştuk. ben tezcan’a, tezcan, lütfi’ye, lütfi, vedat’a verecek, o da kaleci sabri’ye geri pası yapacak, böyle zamana oynayacaktık. işte biz tam bunu yaparken, araya bir rumen girdi, kaptığı gibi çaktı sabri’nin soluna..” sanlı sarıalioğlu’nun anlattığı bu olay, maçın 87. dakikasıdır! stat gol sesi ile inleyince maçı bırakıp dışarı çıkan romenler stada geri dönerler..
işte tam bu esnada; beşiktaş formasından başka bir forma giymeyen siyah-beyazlıların efsane kaptanın yıllar yılı “eleştirileceği” hareket ortaya çıkar..
sanlı sarıalioğlu bi’koşu kaleye gider.. ağlardaki topu kaptığı gibi santra çizgisine getirir.. alelacele santra yaparlar.. ancak bir kez daha topu kaptırırlar.. 89’da 3 gol gelir.. beşiktaş için hüzünlü, romenler için dirilme anıdır bu! stattaki romenler çıldırmış gibi sevinirken hakem bitiş düdüğünü çalar..
39 yıl sonra sanlı sarıalioğlu: “2-0 olunca. biz de bittik. herkesin ayağına kramp girmişti. bir de uzatma oynayacaktık. onun için koşup topu getirdim, belki bir gol atarız diye. ama onu da yapamadık. üçüncüyü adamlar attı. hem ben, tek bir golden sonra o hareketi yaptım. hepsinde değil. sadece 2. golden sonra. 3. gol olunca zaten maç bitti..”
romen hoca ise o anlar için, “maçın 15. dakikasında umudumu kesmiştim. hele son 5 dakikaya geldiğimizde ‘her şey bitti’ dedim. attığımız golle kıpırdandım. ikinci golde havalara uçtum. 3. golde ‘rüya mı görüyorum’ dedim” diyecektir..
beşiktaş’ın hocası metin türel ise sanlı sarıalioğlu’nun yıllar sonra açıkladığı, “ben tezcan’a, tezcan, lütfi’ye, lütfi, vedat’a verecek, o da kaleci sabri’ye geri pası yapacak, böyle zamana oynayacaktık. işte biz tam bunu yaparkenee..!!” diye açıklayacağı o ana, maçtan hemen sonra gönderme yapacaktı:
metin türel’in tarihe geçen sözleri şöyleydi: “böyle bir takımdan son 4 dakikada nasıl 3 gol yedik, anlayamıyorum. her halde ben, teknik direktör olarak, rakip kale boşken, topla tekrar kendi kalenize dönün demedim. her halde santra çizgisini, rakip ceza sahası çizgisini geçmeyin diye kendilerine talimat vermedim..”
bu yenilgi türkiye’de şok yaratacak ve gazetelerin manşeti “olmaz böyle şey” olacaktı!
olay o kadar büyüktür ki, hürriyet gazetesi spor servisi şok bir toplantı yapar ve adına da “üzgün oturum” der.. toplantıya, sezai paker, talay erker, eşfak aykaç, gündüz kılıç, ertuğrul akçaylı, rıdvan yelekçi, birol pekel bizzat katılırken, orhan aldinç de yazdığı yazı ile katılır..
takım istanbul’a döner.. bu defa rakip giresun’dur! inönü hınca hınç doludur.. taraftar kızgındır ama bu maçta, yıllar yılı yani nesilden nesile “centilmenliğe, kibarlığa, sportmenliğe ve takım sevgisine” örnek olarak anlatılması gereken bir olay gerçekleşecekti!
o olayı da sanlı kaptan söyle anlatacaktı.. “istanbul’a geldik. giresunspor’la oynuyoruz. maç başladı. kapalı tribünden biri bana kafayı takmış. adam o kadar nazik, o kadir kibar ki.. bana ‘kaptan bee, yaş kemale erdi bee, sana bir jübile yapsak bee..’ diye sürekli laf atıyor. ben o tarafa bakmıyorum ama sesini duyuyorum.. o sırada ben gol attım. yine aynı ses ‘kaptan be, sen olmasan ne yaparız be..’ diye bağırıyordu.. adamla hiç göz göze gelmedik..!”
işte gerçek beşiktaş taraftarı buydu.. kaybedilen turun suçlusu ilan edilen oyuncusunu, bağrına böyle basıyordu!
statta en büyük küfür “cim cim, dal dal, ‘falanca, filanca al al..” idi! öyle, yedi ceddine, doğmamış çocuğuna karısına, kızına, anasına laf edilmezdi! hele hele karşısındakini öldürmeye kimse kalkışmazdı..
işte ben bu düşüncelerle boğuşurken, sporun duayen ismi faik gürses’e “abi, seni bir yere götüreceğim, benimle gelsene” dedim. “nereye” dedi.. “söylemem” dedim.. arkadaş olduklarını, 40 yıldır tanıştıklarını biliyordum. yer miyim ben, kaçın kurasıyım..
ancak eve daha yaklaştığımızda faik abi bombayı patlattı.. “yoksa sanlı kaptan’a mı?” dedi.. ben “evet abi” dedim. “diyeceksin ki niye sanlı kaptan..!?” dedim. evet” dedi.. “çünkü, aslında her röportajın tek bir sorusu vardır. gazetelerin başlıkları da böyle çıkmaz mı..!? biz de sanlı kaptan’ın yıllar yıla asla sorulmasına izin vermediği soruyu, allem edip kallem edip soracağız” dedim..
başkası bu konuyu sormayı bırakın ima etse “fena halde leman” yapacağı sanlı kaptan, röportaj sırasında ben daha o soruyu sormadan anlattı..
“ben zaten hissettim sende bir hınzırlık var, onun için geldiğini” dedi.. gülüştük..!!
kaptan daha neler neler anlattı..!! fakat, onu da sonra anlatırım..
sabri dino, ahmet börteçene, niko kovi, lütfü ısıgöllü, zekeriya alp, vedat okyar, dorde miliç, sanlı sarıalioğlu, kahraman kartaloğlu, sinan alayoğlu, tezcan ozan, tuğrul şener, mesut kumcuoğlu..
selam olsun sizlere.. bin selam olsun..
ölenlere allah’tan rahmet dilerim.. öbür dünyaya göçenlere bir çift lafım var ama.. bekleyin, elbet bir gün biz de geleceğiz.. daha, oynanacak çoook maçlarımız var..!!
en kalbi muhabbetlerimle.. ben can; orhan can..
not 1: son 3 dakika doğru değildir. gazete ve resmi kayıtlara göre son 4 dakikadır.. sanlı kaptan “son 3 dakikada olanlar oldu!” dese de son 4 dakikadır. 86’dan saniyeler aldığı için artık ona 87 diyorlar ya belki de ondandır!
aslında doğru anlatımı şudur: maçın bitimine son 4 dakikada kala, 3 golü 3 dakika içinde beşiktaş.. işin doğrusu budur!
yaznın tamamı için; hurriyet.com.tr/yazarlar/25267458.asp