gençlerbirliği, adana demirspor, mersin idmanyurdu, fenerbahçe gibi takımlyarda oynamış "paşa" lakaplı hüseyin çelik; geçtiğimiz hafta sonu aramızdan ayrıldı...
aşağıda, birgün gazetesinde 25 mart 2005 günü, serbest kürsü'de gençlerbirliği taraftarmar derneği'ndennecdet özkazancı'nın imzası ile yayınlanan yazı var. (ben de alkaralar.com'dan aldım!)
1970’li yıllarda, hasat mevsiminin bitiminde, “polatlı’nın futbol mabedi” olarak kabul edilen şehir stadı’nın maçlardan önce itfaiye aracı tarafından sulanan zımpara gibi toprak sahasında, kaymakamlıkça düzenlenen ve bizim gibi futbol tutkunları için mini bir dünya kupası havası taşıyan köylerarası futbol turnuvaları… ekonomik durumlarına göre kah polatlı’daki manifaturacılardan ve ankara’daki spor mağazalarından alınmış, kah köyün dikiş bilen kadınları tarafından elde dikilmiş, bazıları peru milli takımının formasını andıran rengarenk forma ve şortlarıyla büyük bir heyecan içinde futbol oynamak için sahaya çıkan köy takımları: kargalı, çekirdeksiz, karayavşan, karakuyu, toydemir, uzunbeyli, inler, kuşçu, sivri, şıhahmetli ve diğerleri… üstten bagajlı, burunlu otobüsler, minibüsler ve traktörlerle köylerden polatlı’ya akan ve bazıları davul-zurnalarını da yanlarında getiren futbolseverler… sahayı çevreleyen tel örgülere asılmış, bazı köylerin isimlerini taşıyan pankartlar… ve bunların arasında göze çarpan iki büyük pankart: “köyden esen fırtına-şıhahmetlispor!” ve “sakin ol şuurlu oyna, karşında yenilmeyecek takım yoktur-şıhahmetlispor!...”
maçların hakemliğini üstlenen eski futbolcular ve lisanslı tek hakem astsubay kıdemli başçavuş mehmet karadeniz… ve bu turnuvalarda büyük bir zevkle arz-ı endam edip çocukluk arkadaşlarıyla birlikte köylerinin takımlarında oynayan ve profesyonel olduklarını unutup, bütün alçakgönüllülükleriyle varlarını-yoklarını amatör bir ruhla ortaya koyan, bize göre hepsi birbirinden şöhretli futbol yıldızları: bir zamanlar eskişehirspor ve gençlerbirliği’nde oynayan, bir ara milli takıma da seçilen karakuyulu tarkan bilal; ankaragücü’nde oynayan uzunbeyli kazım; onlar kadar tanımadığımız, yalnızca konya idmanyurdu’nda oynadığını öğrendiğimiz kargalılı celal ve celal’in kardeşi, gençlerbirliği’nde oynayan, daha sonra da adana demirspor, fenerbahçe, mersin idmanyurdu gibi takımlarda oynayacak olan paşa hüseyin… bu şöhretli futbol yıldızlarından belki de en ilginç kişiliğe sahip olanı paşa hüseyin’di. anımsadığım kadarıyla onu ilk kez 70’li yıllardan birinin temmuz ayında düzenlenen kaymakamlık kupası futbol turnuvasında kargalı köyü’nün futbol takımında izlemiştik. paşa’yı avni bulduk’un keşfettiğini, gençlerbirliği’nde oynadığını ve bu turnuva için ankara’dan geldiğini öğrenmiştik.
kendisinin, ilkokulda okurken bir müsamerede “paşa” rolünü oynaması nedeniyle hayatı boyunca “paşa hüseyin” olarak anılacağını ise daha sonraki yıllarda öğrenecektik. yenilgiyi kabul etmeyen hırslı bir kişiliği vardı paşa’nın. bu kişiliğiyle takımın doğal kaptanıydı. o temmuz sıcağında sahada ileri-geri çalışıp, basmadık yer bırakmıyor; bir yandan arkadaşlarının açıklarını kapatmaya çalışırken bir yandan da sürekli olarak onları uyarıyor; tekmeye kafa uzatıyor; rakip kaleye mesafe tanımaksızın uzaktan sert şutlarla goller atıyor; neredeyse bütün taçları, frikikleri ve kornerleri o kullanıyordu. kısacası takımın her şeyi olan “paşa”, o güne kadar çok az profesyonel futbolcu görmüş olan biz genç futbolseverlerin hayranlığını birkaç maçta kazanıvermişti. ve kargalı köyü’nün futbol takımı bu turnuvalardan birinde “paşa” ve ağabeyi celal’in çabalarıyla şampiyon da oldu. paşa, kaymakamın elinden aldığı kupayla köyünün gençlerinin omuzlarında, stadı hıncahınç dolduran futbolseverlerin coşkulu alkışları eşliğinde şeref turu atarken, gözlerinden akan sevinç gözyaşlarını saklamaya bile gerek görmüyordu…
gençlerbirliği’nde bir süre daha oynadıktan sonra, o yıllarda türkiye 1. liginde mücadele eden adana demirspor’a transfer olduğunu öğrendiğimizde çok mutlu olduk ve onunla gururlandık. ancak paşa’nın futboldaki yükselişi bununla kalmayacak ve bir yandan ordu milli takımı’na seçilirken, bir yandan da çok sevildiği adana demirspor’dan fenerbahçe’ye transfer olacaktı. o dönemde bir yetenekli futbolcu öğütme ve yok etme fabrikası olan fenerbahçe’de yalnızca iki sezon oynayabildi paşa… sonra mersin idmanyurdu’na transfer oldu. bir süre de orada ter akıtıp başka takımlara gittikten sonra, futbol piyasasında adı daha az duyulmaya başlandı. oysa ben bir polatlılı olarak onun gibi amatör ruhlu bir futbolcunun ankaragücü, gençlerbirliği ya da o dönemde 2. ligde mücadele eden polatlıspor gibi bir ankara takımında oynamasını ne kadar çok istemiştim! ama bir türlü olmadı. ne yazık ki onu ankara’da çok izleyemedik…
hasta olduğunu öğrendiğimizde, gençlerbirliği taraftarları olarak çok üzüldük. ziyaretine giderek moral vermek istedik. ancak hastalık onu çok hassas ve duygusal yapmıştı. bir an bile yanından ayrılmayan eşinin söylediğine göre kendisini yatağa mahkum olmuş bir hasta olarak görmemizi istemiyordu. yalnızca gençlerbirliği taraftarları derneği başkanı cumali çalışkan odasına girerek, geçmiş olsun dileklerimizi iletip, gençlerbirliği forması ve “alkaralar” atkısını hediye etti. kapı aralandığında bir an için gözgöze geldik. bize bakarken gülümsüyordu. bu, onu son görüşümüzdü.
20 mart 2005 pazar günü, 19 mayıs stadı’nda oynanan gençlerbirliği-konyaspor maçından önce paşa için saygı duruşunda bulunduğumuz sırada, onun bir köy maçında rakip kaleye hücuma kalkarken heyecanla ağabeyi celal’e seslenişi yankılanıyordu kulaklarımda: “abii, abii, şimdi at şimdi!...”
güle güle kargalılı, polatlılı, sincanlı, ankaralı paşa hüseyin!... ben, seni hep köy maçlarında oynadığın o tadına doyulmaz futbolunla anımsayacağım. köyüne, gençlerbirliği’ne, oynadığın diğer takımlara ve türk futboluna verdiğin hizmetler için, türk sporuna armağan ettiğin kızın milli voleybolcu pelin için teşekkürler…