ilk basımı 2000 olan ahmet çakır'ın "o bir imparator" kitabından;
sparta prag maçı öncesinde yaşanan çok önemli bir başka olay daha vardı. sarı kırmızılı takımı sürekli ve iyi izleyen bazı muhabirler, uzun süredir formsuz olan ve böyle dönemlerde bunalım takılan hakan şükür'ün yedek kalabileceği yolundaki izlenimlerini çalıştıkları yayın kuruluşlarına aktardılar.
ancak bu sayfaya kolay girebilecek türden bir haber değildi. çünkü hakan bundan önce daha formsuz dönemlerinde bile yedek kulübesinde oturmamıştı. o, galatasaray ve milli takım'da kesinlikle alternatifi olmayan bir adamdı; sakat ve cezalı olmadığı sürece mutlaka oynardı.
televizyonlarda durum biraz daha rahattı; onlar böyle bir olasılığı dile getirebilme şansına sahipti.
hakan konusunda bu kez durum gerçekten biraz değişik görünüyordu. o, prag'da yapılan son idmanda yedek takımda yer almıştı. deneyimli muhabirler, kendi aralarındaki tartışmalarda, imparator'un idmanda hakan'ı yedek takıma koymakla değişik bir taktik deniyor olabileceğini de düşünüyorlardı.
sparta prag elbette ki zorlu bir rakipti. savunması da uzun boylu ve güçlü adamlardan kuruluydu. hakan'ın böyle bir savunma karşısında ne yapabileceğini görmek için, idmanda yedek takımda yer alıp galatasaray savunmasına karşı nasıl oynadığına bakmak da söz konusu olabilirdi.
neyse, bu konudaki gerçeği görmek için çok beklemek gerekmeyecekti. 21.45'te başlayacak karşılaşmadan 3 saat önce hakan şükür'ün yedek kaldığı öğrenilmiş ve haber bomba gibi patlamıştı. gazeteciler bu haberi ancak yarın okurlarına ulaştırabilecek olmanın sıkıntısını yaşarken, televizyon muhabirlerin harıl harıl olayla ilgili ayrıntıları toparlayıp iletmeye çalışıyorlardı.
tabii bir de "ben demiştim..." hayıflanmaları vardı. bazıları hakan şükür'ün yedek kalabileceğini dünden bildirmişlerdi ama gazeteye konulmamıştı...
olay sadece hakan'ın yedek kalmasıyla da bitmedi. imparator, hakan'ı son 3 dakika için oyuna aldı. bu da, arkadaşlarının "golcü"diye çağırdıkları hakan için epeyce yaralayıcı bir durumdu.
açıkçası, imparator'un niye böyle bir "cezayı"gerekli gördüğünü de anlayamamıştı. evet, formsuzdu; bunu kabul ediyordu; ancak sahaya çıktığı zaman görevini en iyi biçimde yapabilmek için çırpınıyordu. üstelik, iyi oynamadığı zamanlarda bile rakip savunmadan iki adamı meşgul edebiliyordu. çünkü rakipler onun adından çekindikleri için bu tür önlemler almayı gerekli görüyorlar, bu da sarı kırmızılı takımı rahatlatan etkenlerden biri oluyordu.
özellikle daha ilk yarının son dakikalarında iki oyuncunun birden atıldığı bir karşılaşmanın ikinci yarı başında takımda yer bulamamak hakan'ı şaşkına çevirmişti. "ben yedek kalmayacak adam değilim,"diyordu bu konudaki isyanını dile getirirken hakan, "ancak böyle bir maçta baştan oynayıp yararlı olabilecek durumdaydım. hocam niye böyle bir karar verdi, anlayamadım. yine de, herhangi bir kırgınlığım söz konusu olamaz. daha çok çalışıp formamı tekrar almaya bakarım."
hakan'ın bu yedek kalışı ve son 3 dakikada oyuna girişi, gerçekten de şaşırtıcı bir olaydı. bunu şöyle ileriye doğru biraz sıçrayarak daha kolay oynayabiliriz.
hakan şükür, imparator döneminin 136 lig maçının 131'inde oynayarak rekor kırdı. 4 sezonda sadece 5 maçta oynayamadı; onlarda da sakat ya da cezalıydı; yani asla yedek kalmadı.
yine galatasaray'ın imparator dönemindeki 37 avrupa kupası maçının 35'inde oynadı. deplasmandaki sion ve a. bilbao maçlarında sarı kart cezalısı olduğu için yer alamadı.
sonuçta, hakan şükür 4 yıllık dönemde sadece bu maçta yedek kaldı ve son 3 dakikada oyuna girdi. .
demek ki imparator bir şeyler anlatmak istiyordu...