a be lüle, n’oldu büle? çabuk süle’nin müthiş öyküsü.. nasıl yenmişlerdi, neler yaşamışlardı! bu zaferlerden sonra hayatlarında bir değişiklik olmuş muydu? türk spor ve basın tarihine geçen o ünlü karikatürünü cafer zorlu neden çizmişti? lüleburgaz’a vardığımda efsane takımın oyuncularıyla birlikteydim! kaleci hüseyin, müthiş golcü musa, forvet oyuncusu çetin öten, top cambazı aydın çelik.. dönemin teknik direktör yardımcısı necati kayhan beni karşıladı. önce, şimdilerde evinden pek dışarıya çıkamayan lüleburgaz’ın efsane hocası sabri doğrugider’i ziyarete gittik.. eve girdiğimde karmaşık duygular yaşıyordum.. takım elbisesini giymiş bastonuyla bizi bekliyordu! artık yaşlanmıştı.. gururlu ve mağrurdu! biraz hüzünlüydü, çünkü zaman acımasızca geçmişti! niçin geldiğimi biliyordu! zor konuşsa da gözlerinin içi parlıyordu! beşiktaş ve fenerbahçe’yi nasıl elediklerini hatırladıkça felç geçirdiği halde bastonu yardımıyla ayağa kalkıyordu.. “fırıncı sabri” diyorlardı ona! aslında askeriyede kadrosu fırıncı olan mutemetti..!! diğer zamanlarında ise lüleburgaz’ın teknik direktörü.. “bir gün bana futbol adamlarının toplantısında ‘her halde 40 bin lira maaş alıyorsundur’ dediler. ben de onlara ‘eh, ona yakın alıyorum’ dedim.. oysa bize 5 bin lira vereceklerdi. yarısını yardımcım necati’ye verecektim” onu da vermediler” dedi.. gülüştük.. kalbini ve hayatını futbola amatörce adayan adamla beraberdim! hayatı boyunca beklentisiz olarak umutlar peşinde koşmuştu! “beşiktaş ve fenerbahçe ile oynamanın gururu bile yeterdi. elemeyi, ne futbolcularım ne teknik heyet ne de yöneticiler aklımızın ucundan geçirdik” dediğinde bile zor konuşuyor ama gözleri olabildiğince gülüyordu! doğrusu büyük takımlar için gerçekten komik bir durumdu bu..
lüleburgazspor’un o yıllardaki durumunu anlatıyordu.. “mesela” dedi.. sabri hoca.. “bir genel kaptanımız vardı. börekçi mustafa.. bizimle gezerdi. hayatında bir kez bile topa vurmamış. ama kulübün genel kaptanı.. börekçi mustafa hakemlerle konuşurdu. arabasıyla gelenlere de 1 teneke peynir verirdi!” dediğinde artık daha fazla dayanamadım ve kahkahayı bastım.. öyle güzel anlatıyordu ki.. 1 teneke peynire ha..(!) ama bu beşiktaş ve fenerbahçe idi.. 80 değil 180 teneke peynir işe yaramazdı.. vedalaşıp, evden çıkıp arabama bindiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. bastonuyla bile yardım almaksızın yürüyemeyen adam, anılarını öğrenmek için gelenleri uğurlamaya sokağa inmişti.. ağız dolusu tebessüm ediyor ve el sallıyordu.. “ben de beşiktaşlıyım unutma… bir gün de beşiktaş’ı konuşmaya gel! bak neler anlatırım sana..” dedi ve el salladı.. o el sallama, öyle içi dolu bir andı ki sanki, öyküsünün tamamını anlatamamıştı ama onurla ve gururla “biz devleri yenmeyi başardık, sıra gençlerde” diyordu!
peki ama nasıl başarmışlardı? yıl 1979.. türkiye kupası’nın kuraları çekilecektir.. lüleburgaz ise 2. ligde zor günler geçirmektedir.. kısa kollu tek forma ile bir sezonu tamamlayacaklardır. öyle ki bir gün kar yağmaktadır ve toprak saha karla kaplıdır.. lüleburgaz ekibi sahada kısa kollu forma ile mücadele etmektedir! hediye olarak gelen 2 krampon beyazdır.. o sırada yapma tribünlerden yüksek sesle bir ses duyulur: “a be, formaları yok bunların anladık.. ama, iki futbolcunun ayakkabısı da yok, yalın ayak oynuyorlar..”! böyle bir takımdır işte dönemin lüleburgazsporu.. teknik direktör fırıncı sabri’dir.. (lüleburgaz’ın efsane hocası sabri doğrugider) genel kaptan börekçi mustafa, diğer genel kaptan sobacı latif’tir… (mustafa çilek, latif yalnız) ama yıkıcı bir forvetleri vardır. isa-musa gabralı kardeşler ile çetin öten! fenerbahçe’den lüleburgaz’a gelen aydın da takımın ağır abisidir! kurada beşiktaş çıkınca derme çatma kulüp binasında deri bir sessizlik olur! kimi yere., kimi tavana bakarken aradan bir ses yükselir: “has….tiiiiir..”!! sonra, “beşiktaş’la oynamak şereftir, hem işte iki defa çift kale maç yaparız..” derler. gel zaman git zaman beşiktaş lüleburgaz’a gelir. saha sabahın 11’inde dolmuştur.. bütün trakya oradadır! beşiktaşlı ünlü golcü bora toprak sahayı beğenmez.. çünkü saha, toprak bile değildir.. zımpara gibi bir sahadır! maç 0-0 biter.. o sırada kaleci hüseyin’in yanına yaklaşan arkadaşı espriyi patlatır, “tabelaya iyi bak 0-0, bir daha ki maçta bunu göremeyeceğiz” der! gazeteler de çok rahattır ve şu başlığı atarlar: beşiktaş’ın endişesi yok! e, tabii sayılı günler çabuk geçer, takım inönü’ye gelir! lüleburgazlı oyuncular son derece rahattır. çünkü, yenileceklerinden emindirler! “fazla yemesek bari” diye düşünmektedirler.. öylesine mütevazıdırlar ki inönü’nün çıkış tüneline geldiklerinde çıkmayıp bekler.. beşiktaş önce çıksın diye..!! tünelin iki yanına, sağlı sollu dizilirler. beşiktaşlı oyuncular ortalarından geçer.. abi’lerine hayranlıkla bakarlar.. o yılları kaleci hüseyin deniz şöyle anlatır: “inönü’de tünele geldik, arkamızdan beşiktaş geldi. sağlı sollu açıldık beşiktaş’a yol verdik” ancak kaleci hüseyin’in hikayesi bu kadar kısa değildir. sağ bek emrullah maç başlamadan 0-0’ı gösteren inönü’deki skor tabelasını gösterir.. inönü o kadar doludur ki.. hüseyin bakar… ama nereye.. emrullah, “oraya değil buraya bak” der ve eliyle skor tabelasını gösterir! “bak bak iyi bak, bu tabelayı böyle son kez görüyorsun.. o golleri sen çıkartacaksın..(yiyeceksin)” der. hakem düdüğü ile lüleburgaz’ın hücumu da başlar. daha 17. saniye! forvetteki çetin öten topu musa’nın önüne yuvarlar. 18. saniye ve gol.. inönü’de derin bir sessizlik olur.. sonra beşiktaş yüklendikçe yüklenir.. bora ile golü de bulur.. artık herkes “beşiktaş lüleburgaz’ı çözdü” diye düşünür.. ancak bu defa çetin ceza sahasının içinde düşürülünce penaltı olur.. büyük naci durumu 2-1 yapar. beşiktaş ikinci yarıda da yüklendikçe yüklenir. ama lüleburgaz makineye çoktan “çanakkale geçilmez!” filmini koymuştur. artık dakikalar tükenmektedir! beşiktaş’ın müthiş golcüsü bora hakemle o komik diyaloğa girer. o anı kaleci hüseyin şöyle anlatır: “bora hakeme bir şeyler söylüyordu. bir şeylere itiraz ediyordu. hakem de ona tebessüm ederek bir iki şey söyledi.. hakemin tebessüm ettiğini gören bora ise hakeme ‘halimize gülüyorsun değil mi?’ dedi.. sanırım hakemin tebessümünü bora yanlış anlamıştı..” hakem maçın son düdüğünü çaldığında, değeri 50 milyonun üzerinde olan beşiktaş ikinci ligde zor günler geçiren lüleburgaz’a elenmişti.. lüleburgazlılar delirmiş gibi seviniyorlardı.. ee, çift kale maç yapmaya geldikleri inönü’de beşiktaş devini devirmişlerdi! lüleburgaz’ın efsane hocası sabri doğrugider, nam-ı diğer “fırıncı sabri” artık omuzlardadır! kader budur ya, beşiktaş’ı yıkan iki isim, teknik direktör sabri doğrugider ve golcü musa gabralı da koyu beşiktaşlıdır! yaşananlar, beşiktaş’ın teknik direktörü serpil hamdi tüzün için de acı bir hatıradır! beşiktaş’ın zayıf bir takıma elenmesi fenerbahçelilerin hoşuna gitmişti. hatta için için gülüyorlardı..
ama kader ağlarını, fenerbahçe için de örecekti beşiktaş zaferinden sonra lüleburgazlı futbolcular tarsus’u da elerler.. kurada ya fenerbahçe ya da altay vardır.. şanslarına fenerbahçe çıkar.. ziya şengül fenerbahçe’nin başındadır! yine derin bir sessizlik, yine aynı o laf duyulur: hass…tiiirrrr”!! neyse, fenerbahçe lüleburgaz’a gelir.. bütün trakya bir kez daha oradadır.. maç 0-0 biter.. ikinci maç inönü’dedir.. lüleburgaz takımını taşıyacak olan otobüs hareket etmek üzeredir. takımın golcüsü isa-musa kardeşlerden isa cezalıdır. musa otobüse bindiğinde babasını görür. o da istanbul’a gelecektir.. babasına “baba oraya formalite maçı için gideceğiz, 7 mi yeriz 8 mi yeriz belli değil. sıkılırsın istersen gelme” der. babası da otobüsten aşağıya iner.. inönü hınca hınç doludur.. 25 bin taraftar vardır.. lüleburgazlı oyuncular ısınmak için koridora çıkarlar.. bir bakarlar ki, bir gurup sivil üstlerine doğru koşarak geliyor..! korkar ve soyunma odasına kaçarlar!.. “korkmayın korkmayın” diye bağıran bir ses “biz fenerli değiliz..” der…
o anları musa, soner emek, kaleci hüseyin söyle anımsar: “koridora ısınmaya çıkmıştık. bir gurup sivil üstümüze doğru koştu. biz onları görünce kaçmaya başladık. onlar da bize kaçmayın kardeşim. ‘biz beşiktaşlıyız’ dediler.. kardeşim dediler, ‘şu fenerbahçe’yi eleyin, dileyin bizden ne dilerseniz. istanbul’da gezemiyoruz. kızdırıp duruyorlar bizi” dediler.. sahaya çıktıklarında kaleci hüseyin için yine aynı şeyler olur.. “bak bak tabelaya iyi bak bir daha böyle göremeyeceksin” der arkadaşları.. ve maç başlar.. ilk golü fenerbahçe atar.. lüleburgazlılar “artık her şey bitti, buraya kadarmış” diye düşünürler.. “biz beşiktaş değiliz annenizi öperiz” diye bağırır fenerbahçe taraftarı.. sahneye gol makinası musa çıkar ve durum 1-1 olur.. aslında maç şimdi başlar.. lüleburgaz bir kez daha “çanakkale geçilmezi” oynar!! yaptığı ortalarla meşhur fenerbahçeli büyük mehmet çılgın gibidir.. yere düşen bir oyuncu oldu mu, koşar gelir ve saniye çalmasın diye onu saha dışına atar! panik, fenerbahçe’nin her yerini sarmıştır.. golcü musa o günleri şöyle anlatır: “bizden biri sakatlandığında büyük mehmet gelip onu hemen dışarı atıyordu” maç bittiğinde hayali bile kurulamayan bir hayal gerçek olmuştu.. beşiktaş’tan sonra fenerbahçe de saf dışı kalmıştı.. bir gazetenin başlığı şöyledir: bütün türkiye hayretler içinde.. lüleburgaz fenerbahçe’yi de hakladı.. bu zaferden sonra da mağrur ama neşeli, samimi, içten insanlar diyarı lüleburgaz’ın nasıl bir şehre döndüğünü gayri siz düşünün..!! belki de lüle için yerel milli bayramdı!
ve efsane karikatür böyle ortaya çıkar kül kedisi masalı sona erecekti. çünkü, bu defa rakip altay’dı.. altay, hiç istemedikleri bir rakipti.. zaten o yıl kupayı alacaktı.. kendi sahasında altay’a 4-1 yenilir lüleburgaz.. bu maç skoru istanbul’daki gazete merkezlerinde de bomba etkisi yapar.. işte spor tarihine geçecek olan o ünlü karikatürü o zaman çizer cafer zorlu.. yanında da faik gürses vardır.. 4-1’lik maç skoru belli olur olmaz çizmiştir cafer zorlu.. çizer ve hemen spor müdürü necmi tanyolaç’a verir.. karikatürde yerde nakavt olan bir adam yatmaktadır.. yanında şöyle yazmaktadır:
a be lüle, n’oldu büle? çabuk süle spor sayfasının alt eteğinden kullanılmış olsa bile bu karikötür, dillere destan olacaktı! işte, türk spor tarihine geçen lüleburgaz ile türk basın tarihine geçen karikatürün öyküsü böyledir.. ikinci maç izmir’dedir. maçı 2-0 altay alacaktır.. ancak maçtan önce gazeteciler sabri doğrugider’in yardımcısı necati kayhan’a “bu maçta ne olur hocam” diye sorarlar.. o da “vallah bu şoparlar oynarlarsa maçı alırız, oynamazlarsa yeniliriz” diye yanıt vermiş, ağzının içine bakarak çok önemli demeç almaya çalışan gazetecileri güldürerek de spor tarihindeki yerine almıştır..!