iliklerimize işlemiş başarı bir kere. 2000 yılında tadını almışız zaferin. bir kere daha istiyoruz; kopenhag'da, kadıköy'de ya da hamburg'ta... ne fark eder ki. bizim için etmez ama başkaları dertli. çift maçlı eleme turlarında ilk maçı unutmaktan bahsedilir. hatta devamı getirilir; "maç 0-0 başlıyor gibi..." derler. ilk maçın 1-1'lik sonucunun, ikinci maç için yeteri var. maç başladığı gibi bitse, sıradaki gelsin diyeceğiz. bir yandan da maçı 0-0 götürmenin tehlikesinden bahsediliyor. son dakikalarda yenecek bir gol hayalleri yıkacağından... ilk maç oynanmamıştı biletler iler satışa çıktığında, zaten ilk maçın bir gün ardından da tükendi tüm biletler. bir önceki turda bordeaux'dan 0-0 dönüşünde turu atlamamız, 1-1'e çantada keklik muamelesi çekmemize sebepse de, temkinliyiz bir kere. bülent korkmaz maçtan bir gün önceki basın toplantısında "hedefimiz taraftarlarımıza sıcak bahar aylarında kısa kollu tişörtlerle avrupa kupası maçı seyrettirmek" diyor. soğuk kış gününde aklımıza bir bahar akşamı kadıköy'e vapurla yol almak geliyor. martin jol'un basın toplantısı ise flaşlarla dolu. trochowski ve arda'nın yarın oynayıp oynamayacağı üzerine dönüyor konuşma. diğer başlık ise ali sami yen atmosferi.
jol, sami yen'e biraz üstten bakma derdinde. hamburg'ta son lig maçında sakatlanan petric kadroda yok, istanbul'a getirilen trochowski ise oynar mı, oynamaz mı, oynarsa neler yapar pek düşünmüyoruz. daha çok arda'nın sahada olup olmaması bizi ilgilendiren... stoperde ise kewell mı, mehmet güven mi, yoksa genç semih mi var? bülent korkmaz, gerinin ortasında kewell'a yer vereceğini söylüyor maçtan bir gün önce. futbola geride başlamış oz büyücüsü, tesellemiz oluyor bu tespit. maçın başlamasına kısa bir süre kala, hala kimse emin değil, stoper de kimin oynayacağından. maçın başlamasına yarım saat kala kadrolar açıklanıyor. kalede de sanctis, geride ise hakan balta'ya kewell eşlik edecek. volkan sol kanattan bindirmelerini yapacak, sağ kanat ise serkan kurtuluş'a emanet olacak. bir başka merak edilen isim arda'nın adı ilk onbirde yazılı, banş ve ayhan omurganın sert yerini oluşturmak üzere sahada, trabzon maçında dinlendirilen lincoln ve ilk maçında dinlendirilen lincoln ve maçta cezası nedeniyle oynamayan baros ise ileri ikiliyi oluşturuyorlar. hamburg'ta martin jol ilk maça göre pitroipa ve olic'i sahaya sürmüş, milli takım oyuncusu trochowski ise sakatlar listesinde. maçın hakemi pedro proenca'nın düdüğü ile maç başlıyor. karşılaşmanın ilk yanm saatinde hemen hemen hiç pozisyon olmuyor. 31. dakikada sabri, hamburg savunmasının defanstan çıkarken yaptığı hatayı iyi değerlendirip topu kapıyor, sağ çaprazdan yaptığı vuruş dışarı gidiyor. sabri reklam panolarına dayanıp üzülürken, biz bir dahakine diyoruz. 41'de galatasaray soldan hızlı geliyor. baros, boateng'i geçtiği sırada yerde kalıyor. portekizli hakemin penaltı noktasını göstermesi ile önce bir sevinç sonra "şşşş" sesleri. topun başına gelen stoper kewell'in vuruşu sonrası ilk adımı atıyoruz: 1-0. ilk yarı bu skorla bitiyor. devre arası tribünlerin konusu, "uefa'daki rakibimiz kim olsun?" ikinci yarı başladığında dakikaları saymak gibi bir sorunumuz yok. hamburg'un tehdit bile sayılamayacak atakları kalp ritmini hızlandırmıyor bile. 48'de arda sol kanatta ince bilekleriyle dans ediyor. baros'a verdiği ara pas sonucunda, baros, trabzon'da ezberine aldığı vuruşu bir kez daha yapıyor: 2-0. dakikalar 57'ye taşınıyor. işte bu dakikadan sonra başlıyor her şey. hava açıkken birden güneşin battığı hollywood filmleri vardır ya, işte öyle bir şey. hamburg'ta guerrero kaleye bakmadan vuruyor, sessizliğin başladığı yer: 2-1. çok değil üç dakika sonra yine guerrero hızını alarak yaklaşıyor kaleye, topa vurduğunda güzel bir rüyanın sonunu görmeden uyanan çocuk misaliyiz. skor 2-2'ye geldikten sonra bordeaux deneyimini yaşamış olmanın verdiği umuda sarılıyoruz. 60'da gol yiyoruz ama kimse daha yarım saat var demiyor. tribünler dahil herkes üç dakika içinde kaybettiği rüyasını arıyor. gol ararken, 90'da bukez biz değil, golü rakip atıyor. ve maç bitiyor, şairin dediği gibi; umut, zaman, imkân derken / yalnızlık gelmişse erken /sen koroda yer ararken / o çalınan beste biter!